30 Eylül 2007 Pazar

Gece ve Gündüz Malatyam

Diş Hekimi Emrah Metin'in objektifinden Malatya manzaraları
NOT:Telif hakkı vardır, izinsiz kopyalanamaz ve yayınlanamaz...

Malatya Ovası
Malatya'da gece

Harput'ta gün batımı


Yeni Atamalar

Malatya’da atama fırtınası
29 Eylül 2007 / 15:29
Malatya'da 2 vali Yardımcısı ve 8 kaymakamın tayini çıktı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68/B,71,74 ve 76 ncı maddeleri ile 2451 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince uygun görülen ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan kararname ile yeni atamalar
İlimize veda edecekler 1.Derece Kadrolu Kastamonu Vali Yardımcılığına Malatya Vali Yardımcısı Bayram ÖZ'ün, 1.Derece Kadrolu Zonguldak Vali Yardımcılığına Malatya Vali Yardımcısı Mehmet Tevfik EMRE'nin, 1.Derece Kadrolu Urla Kaymakamlığına Malatya-Yeşilyurt Kaymakamı Halil Serdar CEVHEROĞLU'nun, 1.Derece Kadrolu Hacıbektaş Kaymakamlığına Doğanşehir Kaymakamı Mustafa ELDİVAN'ın, 3.Derece Kadrolu Derinkuyu Kaymakamlığına Arapgir Kaymakamı Murat DURU'nun, Denizli-Kale Kaymakamlığına Hekimhan Kaymakamı Tülay BAYDAR'ın, Hasköy Kaymakamlığına Yazıhan Kaymakamı Nilüfer CANAT SÜREKLİ'nin, Bozcaada Kaymakamlığına Kuluncak Kaymakamı İbrahim ÇENET'in, Alacakaya Kaymakamlığına Malatya-Kale Kaymakamı Gökhan İKİTEMUR'un, Doğanyol Kaymakamı Erdinç Yılmaz Karakoçan Kaymakamlığına, İlimize yapılan yeni atamalar 1.Derece Kadrolu Malatya-Yeşilyurt Kaymakamlığına Erfelek Kaymakamı Erkan BULGAN'ın, 1.Derece Kadrolu Arapgir Kaymakamlığına Çemişgezek Kaymakamı Engin AKSAKAL'ın, Malatya-Kale Kaymakamlığına Kürtün Kaymakamı Osman BİLGİN'in, Hekimhan Kaymakamlığına Pazaryolu Kaymakamı Ramazan FANİ'nin, Yazıhan Kaymakamlığına Hüyük Kaymakamı Sabri UZUN'un, Kuluncak Kaymakamlığına Kofçaz Kaymakamı Hüseyin SAYIN'ın, Arguvan Kaymakamlığına İhsaniye Kaymakamı Aslı AYNAOĞLU'nun, Doğanşehir Kaymakamlığına Arguvan Kaymakamı Cevdet ATAY'ın, Doğanyol'a Güneysınır Kaymakamı Sibel Tursun, şeklinde oluştu
http://www.malatyaguncel.com/news_detail.php?id=5413

Malatyaspor'da Kongre Heyecanı





Başkan Küçükaslan




Malatyaspor'un saat 11.00'de başlaması gereken kongresi, yönetim listesi ile ilgili kulisler nedeniyle gecikti. Daha sonra yeniden aday olmayacağını belirten ve bir süre önce istifa eden Haşim Karadağ'ın yönetiminin İstanbul kanadı başkan vekili olan Avukat Şevket Küçükaslan (üstteki fotoğrafta) başkanlığındaki bir liste aday oldu ve seçildi. Bu arada başkan adayı olduğunu söyleyen yöneticilerden Cengiz Fırat, projelerinin belediyece kabul görmemesi nedeniyle aday olmadığını açıkladı.GECİKME VE KULİS..Sabancı Kültür Merkezi'nde saat 11.00'de başlayacağı belirtilen kongre için Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu ve eski başkan Haşim Karadağ ile bazı delegeler gelirken, Belediye binasında yeni yönetimle ilgili Vali Halil İbrahim Daşöz, Milletvekili Öznur Çalık ve Belediye Başkanı Cemal Akın'ın da katıldığı bir toplantı yapıldığı belirtildi. Karadağ'da salondan ayrılıp belediyeye gitti.Toplantının ardından saat 13.00 sıralarında Vali, milletvekili, belediye başkanı ve diğer katılımcılar salona geldiler. Başkan adayı olan Şevket Küçükaslan salona girerken yaptığı açıklamada, "Bu geçici yönetim değil. Benim bu yapılaşmada ,yönetime giren arkadaşlar hiç geçici değildir kalıcıdır. Önemli olan şehrin takımı, senin-benim takımım, herkesin takımı, onun için buradayız. Malatyaspor’a hizmet demek en büyük hizmet demektir. Büyük bir sorumluluk isteyen görevdir. İstanbul’da hukukçuyum, dünya kadar işimiz gücümüz var. Ama demekki Malatyaspor ve Malatya’ya gönül bağladığımız için o zamanlarımızı buraya en güzel şekilde harcayacağız. Çok değerli arkadaşlarımız var."dedi.Belediye Başkanı Akın da, salona girerken yaptığı açıklamada, "Malatyaspor’un son günlerdeki sıkıntılı sürecini yaşıyorduk. Vali beyin başkanlığında benim ve Milletvekillerimizin bir kısmının başkanlığında Malatya Belediyesi hizmet binasında biraraya geldik. Malatyaspor’a gönül vermiş insanlarımız arasında bir grubun tekrar Malatyaspor’un hizmetine devam etmesi hususunda karar aldılar. Şu anda yönetim oluşmuş durumda. İnşallah bu yeni yönetim içinde bulunulan sıkıntılı günleri geçirecek ve rahatlık sağlayacaktır. Malatyaspor‘un hükmü şahsiyetine her zaman yardım yapıyoruz. Malatyaspor, Malatya’nın sevdiği bir kuruluş, Malatya Belediyesi Malatya’nın sevdiği bir kuruluş. Malatya Belediyesi kuruluşlar içerisinde ağabey kuruluş konumunda. Bundan dolayı imkanlar ölçüsünde Malatyaspor’a her zaman yardım yapmıştır. Biz de kendi dönemimizde bütün sıkıntılarını imkanlar ölçüsünde açmaya çalışmışızdır. En çok bu dönemde Malatyaspor’a yardım aktarmışıdır. İnşallah yeni oluşturulan bu organizasyon inşallah Malatyaspor’un bugünkü sıkıntılı konumunu kurtaracaktır."diye konuştu.* KONGRE..Kongrede divan başkanlığını CHP Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu yaptı. Vali Halil İbrahim Daşöz ve AKP Milletvekili Öznur Çalık'ın da izlediği kongrede, divanın teşekkülünün ardından seçimlere gidildi. Seçimlere 18 kişilik tek liste katılırken, oylama sırasında yönetim kurulu üye sayısının 16 olduğu hatırlandı. Mevcut listeden 2 kişi silinmesi ya da tüzük değişikliği gündeme gelirken, daha sonra oylama ile yönetim kurulu üye sayısının 18'e çıkması kararlaştırıldı.* YENİ YÖNETİM..Küçükaslan başkanlığındaki listede şu isimler bulunuyor:YÖNETİM KURULU ASIL: Şevket Küçükaslan, Sabri Özel, İrfan Yavuz, Bilal Aydoğan, Sedat Alpkıray, Ayhan Akman, Şahin İzciler, İrfan Özarslan, Orhan Kaya, Mustafa Adıyaman, Osman Bayram, Şefik Şengün, Hakan Aydoğan, Selahattin Dağıstanlı, Mehmet Duran, Muammer Özpolat, Mehmet Fendoğlu, Abbas Aktaş.YÖNETİM KURULU YEDEK: Ramazan Kartal, Fethi Olcay, Ergun Utkaner, Orhan Barman, Asil Kanbay, Ahmet Karadağ, Şahin Altıok, Mahmut Karataş, Enes Söylenmez, Veysel Karaçay, Mehmet Erdoğan, Zekeriya Doğan, Hikmet Karakaş, Kürşad Dağ, Baran Aslan, Erkan Biler, Bilal Yüksekdağ, Abdullah Aksoğan.DENETİM KURULU ASIL: H.İbrahim Kılıç, Mustafa Karaman, Remzi Akdemir,DENETİM KURULU YEDEK: Kenan Aydoğan, Cemil Kaçar, Nazmi Doğan,DİSİPLİN KURULU ASIL: Prof.Dr. Sezai Yılmaz, Prof.Dr. Ramazan Özdemir, Hüseyin Fidan,DİSİPLİN KURULU YEDEK: Hasan Basri Sadıkoğlu, Hasan Kılıç, Gökhan Gök.HABER- FOTO: Selahattin GÖKATALAY

29 Eylül 2007 Cumartesi - Görüs- malatyahaber.com

27 Eylül 2007 Perşembe

Güzel Malatyam-Hülya Kaya

Öznur Çalık





Hülya Kaya



Hülya Kaya / Güzel Malatya'm

KADIN OLMAK ZORDUR
Kadin olmak zordur. Büyük sehir de de kasabada da köyde de. Çalisan kadin evde çalisan kadin omuzlarinda ki yükün altinda ezilirken cilizda olsa seslerini yükseltme çabasinda. 22 Temmuzdaki erken genel seçimlerde hemen hemen tüm partiler vitrin degisikligi adina da olsa kadinlara daha fazla yer verdiler. Malatya’da partilerin aday listelerine koyduklari kadinlar diger seçmenlere nazaran çok daha fazla. Yönetimlerde kadinin temsil sorunu devam ederken aday listelerindeki isimlerin çoklugu elbette sevindirici. Ancak insan düsünmeden edemiyor. Acaba bu partilerin bir çogu aday listelerinin meclise girecekleri kesin olsa bu kadar bonkör davranirlar miydi ? 1923 haziraninda yapilan seçimlerde Türk kadinina ne seçme ne de seçilme hakki taninmisti. O dönem de seçme ve seçilme hakki yalnizca erkeklerindi. Kadin ise çocuk sayiliyordu. Bu dönemde bile Malatya’da açilan sandiklarda Atatürk’ün esi Latife hanima Halide Edip Mevhibe Hanima oy verenler olmustu. O günler geçmiste kaldi. 1934 ten beri Türk kadininin seçme ve seçilme hakki var ve kadinlar siyasette basarili bir çizgi tutturdular. Malatyali kadinlarin kendilerine rolmenkmodel olarak seçebilecekleri bir örnekleri var. Öznur Çalik bu isin kadinlar için bir basari ve azim öyküsü olmasinin yaninda kadinlara bende yapabilirim hayalleri kurdurmaya basladi. Öznur hanim siyaset yolculugunda ne derece zorlu yollardan geçtigini çogu zaman göz göre göre nasil hakkinin yendigini hepimiz biliyoruz ancak erkek egemen dünyada bizde variz diyebilmek sosyal yasami kaçirmamak adina önümüzdeki seçimde tüm kadinlarimiza basarilar diliyoruz.
**********************************************************************************

Öznur Çalık, yeniden Ak Parti MKYK üyesi
AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) Üyesi Öznur Çalık, bir kez daha aynı göreve seçildi. AK Parti 2. olağan büyük kongresinde ikinci kez aynı göreve seçilen Çalık, bayan üye sayısının 10'dan 12'ye yükseldiğini söyledi.
Çalık, yaptığı açıklamada, yeniden aynı göreve layık görülmenin kendisini mutlu ettiğini ifade ederek, "Benim için çok büyük bir gurur kaynağı. Bu kadro ile çok güzel işler yapacağımıza inanıyorum. Kaldığımız yerden devam edeceğiz." dedi. Çalık, Malatya'ya hizmet etme noktasında bir kez daha üstlendiği görevi en iyi şekilde yerine getirmeye devam edeceğini sözlerine ekledi.
ÖZNUR ÇALIK KİMDİR
1966 yılında Malatya'nın Pütürge ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Malatya'da, üniversite tahsilini ise Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde tamamladı. İki dönem Eczacılar Odası Yönetim Kurulu Üyeliği yapan Çalık, DYP kadın kolları başkanlığı, il başkan yardımcılığı ve miletvekili adayı oldu. 3 Kasım 2003 seçimlerinde AK Parti'den seçilen Çalık, evli olup iki çocuk annesi. Halen serbest eczacılık yapıyor.
CİHAN



MAZİDEKİ YAŞAM- MALATYA-

Battal Gazi’si ile destanlaşan ünü var,
Niyazi Mısri İle anlatılan dünü var,
MALATYA, asırlardır –İslam-a oldu kale,
Türklüğü-yle övünen, çok şanlı bugünü var


"MALATYA” yemyeşildi, aratmazdı cenneti,
Kolaylıkla çekerdik, bu yüzden her mihneti.
Şehrin her tarafında güzel sular çıkardı.
“Harık”larda suyumuz, şırıl şırıl akardı.

Anlatmak mümkün değil, bir hoştu âlemimiz,
Olayları tasvirden acizdir kalemimiz.
Bizim yurdumuzdaki insanlar barışıktı.
Her yerde savaş vardı, dünyamız karışıktı.

Harpten korunmak için siperler kazılmıştı.
Alnımıza yokluğun zilleti yazılmıştı.
Boş verdiğimiz dünya, alev alev yanardı.
Yaşamımızda her gün bir yaramız kanardı.

Öyle günler gördük ki, ölüye yoktu kefen,
Yoksulluğun önünde aciz idi ilim, fen.
Dalkavukluk, rezillik başın almış giderdi,
En büyük kötülüğü, bunlar bize ederdi.

Hesaba alınmazdı haklıca sözlerimiz,
Mayıs ayı geldikde ağrırdı gözlerimiz.
Mihnetle konulurdu, göze bir damla ilaç,
“Karne Ekmek”iyle de doymazdık, kalırdık aç.

“Moda” tabir edilen ilaç konurdu göze,
Tatlıca bir kızıllık verirdi o da yüze.
Mıymış mıymış bakardı, o güzelim gelinler,
Pek etkili olmazdı, idareyi telinler.

“Kürsü” kurar yatağa, ısınırdık her gece,
Sorulunca, çözerdik, birkaç tane bilemece.
Türküyle anılırdı eski, yeni her olay,
Böylece hafızaya nakşı olurdu kolay.

“Çarşıda leymun tuzu, vali taktı boynuzu,
Avratlar manto giydi, ne tadı var ne tuzu.”
Söylenirdi avazla, yakılan bu türkümüz.
“Çarşaf”ı kovmaktaydı, “Çülâki”den kürkümüz.

Herkesin durak yeri olmuş idi “Sümerbank”.
Dağıtamazdı halkı, ne tüfenk ne de bir tank.
Birkaç metre bez için, olurdu büyük savaş.
Kavgasından kurtulduk, çok şükür, yavaş yavaş.

Vergi borcu elinden bütün millet naçardı.
Görünce bir memuru, köşe bucak kaçardı.
Satılırdı icrada legen, kazan, teşd, tava,
Zavallı mükellef de alırdı bundan hava.

Zengine hizmet için bankalar kurulmuştu.
Saf, biçare vatandaş, kalbinden vurulmuştu.
Öyle bir düzendi ki, yoktu kimsenin dostu.
Devlete kaptırmıştı, herkes sonunda postu.

Merhamet nanay idi, yürekler olmuştu taş,
Devletin memurundan yılmış idi vatandaş.
Her şey memur içindi, ne gaz vardı, ne şeker.
Onlar için dönerdi, devletteki her teker.

“Ganne” yakmak için yağ, “Çıra” için ise gaz,
O günler bulamazdık, karanlık geçerdi yaz.
En büyük suçlardandı, cepteki çakmak taşı,
Zehir, zıkkım olmuştu, soframızın her aşı.

“Tükürük Kebabı”ıyla, “Salata”ydı aşımız,
Kurtulmazdı beladan, şu zavallı başımız.
Gözümüzde büyürdü söylenilen her maval.
Anlatırdı yaşlılar, dinlerdik aval aval.

Günlerimiz geçerdi ya bahçede, ya bağda.
Umutlar tükenmişti hem ölüde hem sağda
Kalmamıştı ortada, tutunacak dalımız,
Pek çekilecek gibi, değildi vebalımız.

“Somun” pişirilirdi: yasaktı, “Açık Ekmek”,
En büyük suçlardandı, toplanıp “Zikir Çekmek”.
Bir düdük çalınınca, değişirdi her makam,
Kazalar’da da ilah kesilmişti kaymakam.

Kimse bilmez, kim söyler, kim çalar “Zilli Def” i?
Emniyet’in zikreden olmuş idi hedefi.
“Kur’an” okutulmazdı, yasaktı Eski Yazı,
“Yeni Ezan”a karşı, kızardık bazı bazı.

Hastalıklar taşırdı, hasret kaldığımız (!) “Bit”,
Ondan kurtulmak için kalmamıştı bir ümit,
Verem’le tifo, tifüs yıkardı evimizi,
Celâllensek de kimse, dermezdi devimizi.

“Beş Taş” oynatmazlardı, pahallık olur diye,
“Yedi Tuğla” yıkana verilirdi hediye.
En büyük eğlenceydi, “Yüzük-Fincan” oyunu,
Uykun kaçmaya görsün, sayamazdın koyunu.

Sigara kutusundan oluşurdu “Sayı”mız.
Her oyunun içinde vardı bizim payımız.
Kırardık tabakları, “Cıncık” oynamak için,
Aklımıza gelmezdi, ne Japonya, ne de Çin.

Canımız sıkıldıkça “Develeme” atardık.
“Hıbilik”den korkunca, çıkar damda yatardık.
Bazen de fazla gelir, olurduk “Orta Kadı”.
Bugünkü oyunlarda, yok o günlerin tadı.

“Pöt, Pöt, Pötürcek” diye , dolaşırdık her evi,
Sırıklarda taşırdık, “Pötürcek denen devi.
Yağmur yağsın isterdik ıslanmak pahasına,
Halen hayranımdır ben, halkımın dehasına.

“Peygamber Buğdası”ydı, “Gilgil”, “Mısır”ın adı,
“Arpa Ekmeği”nin de, damağımdadır tadı.
“Gilgil Ekmeği” yiyip, bir hayli tıkanırdık,
“Dere Başı”na gidip, don, gömlek yıkanırdık,

Yıkanırken derede gelirdi “Aboş Dayı”,
Yediğimiz dayakta vardı O’nunda payı,
“Kadınlar Hamamı”nda kraldı “Zeyneb Bacı”,
Kızınca söylenirdi, bizlere acı acı.

Yollar ayrı ayrıydı, yoktu amaçta birlik,
Bu yüzden bozulmuştu, işlerde düzen dirlik.
“Deli Gaffar” soyunur söverdi dağa, taşa,
Nasibin alamazdı küfründen “İsmet Paşa”.

“Humallah” dediğimiz “Faro”, çalardı kaval
Anlattığı her olay, gelirdi bize maval.
Oldukça kuvvetliydi, sağlam idi bünyesi,
Ahrete çabuk gitti, okununca künyesi.

İnsan bazen üzülür, bazen da sabrı taşar,
Halen unutulmadı “Şorikli Deli Yaşar”.
“İzo” ile “Kız Mahmut”, şehre olmuştu nişan,
Bugünse delilerin hepsi oldu perişan.

Şosenin kenarında “Hac’eli” yan yatardı.
Yoldan geçen her şoför O’na para atardı.
“Korucuk”a giderken biz de uğrardık O’na,
Soğuk, sıcak demezdi ; beklerdi, dona dona.

Her yaz gider gelirdik, yol olmuştu bize “Venk”,
“Aliseydi” içinse, yükümüz olurdu denk.
“Abdulvahap”a gider kalırdık birkaç gece,
“Ahmet Duran”a gitmek olmuş idi eğlence.

“Hacı Bayram” küserdi gitmeyince yanına,
Gitmemek yakışmazdı, O’nun kutsal şanına.
Meşhur idi “Çınar”ı, “Pınar”ı “Orduzu”nun,
Hakkı ödenemezdi ekmeğinin, tuzunun.

“Horata”ya giderdik binbir heves, naz ile.
Bütün pınar başları, şenlenirdi yaz ile.
“Yama”, “Sarıçiçek”de tez geçirirdik yazı,
Cennetten bir köşeydi, “Çırmıktı’yla Banazı”.

“Şaban Dede”ye gider soğuk sular içerdik.
“İnek Pınarı”ndaysa, kendimizden geçerdik,
“Kündübeg Pınarbaşı”, bizlere can katardı,
“Kapılık”ın hayali içimizde yatardı.

Yanlışımız olunca kimse etmezdi ikaz,
Çok uzak kalıyordu bize “Sürgü”nün “Takaz”.
Gitmek mümkün değildi vasıtasız yolu,
Görmezsek de özlerdik, içimiz dolu dolu.

“Aşağışeher”deydi eski karışmış ırklar,
“Üçler”, “Beşler”, “Yediler”, sonra gelirdi “Kırklar”,
“Sıddı Zeyneb”, “Tavabil”, “Emir Ömer” en başta.
“Battal Gazi”miz ise galipti her savaşta.

“Emir Ömer”, daima saygıyla anılırdı,
“Malatya”nın en büyük “Emir”i sayılırdı.
Tüm Malatyalı’ların O’na vardı saygısı,
Rahmetler dileyenin, kalmazdı bir kaygısı.

“Battal Gazi”miz ise şehrimizin şanıydı,
O’nun gazaları’ysa, birer –tatlı anı-ydı.
Doğduğu yere saygı duyulurdu her zaman,
Hanesi’ni yıkana, küfredilirdi her an.

“Sıddı Zeyneb” bizlere hem ana, hem bacıydı.
Manevi nüfuzuyla, şeherin baş tacıydı.
Yerindeydi “Nefise Hatun”un mezar taşı,
O’nun da yüce idi, ta göklerdeydi başı.

Taşraya ulaşmıştı, “Ali Baba” nın ünü,
“Kara Baba” nın ise, duymadık güldüğünü.
“Hersli Baba” dan korkar heyecanlar yaşardık,
“Kemahlı Sultan” daysa, şaşım şaşım şaşardık.

Korkuyu giderirdi, meşhur “Vaiz Baba”mız.
Pek de boşa gitmezdi, bu yöndeki çabamız.
Her zaman gözümüzde büyürdü “Ahmet Duran”,
İnsanlığı, mertliği O’ydu bize buyuran.

“Değirmen Önünde” ydi “Horasan Padişahı”,
Kimselere kalamazdı, mazlumun acı ahı.
“Kırklar” da harabeydi, “Usta-Şeğirt Kubbesi”,
Onlar’dan çok uzaktı haramın bir habbesi.

“Kervansaray” harabdı, hazindi, pür melali.
Yürekler acısıydı, “ULU CAMİ” nin hali.
Kapalıydı kapısı, “Ak Minare”, “Toptaş”ın,
Yollara döşenmişti, olsaydı, mezar taşın.

Yıkılmıştı hunharca, meşhur “Çingene Han”ı,
Tarihi yaşamında, silmiş idi zamanı.
Bakmamıştı hiç kimse, gözlerinin yaşına,
Dünyalığa temahla, kıymışlardı taşına.

“Sütlü Minare” mizin yıkılmıştı camisi,
Hiçbir dini eserin, kalmamıştı hamisi,
“Halfetih Minare” miz, ta dipden oyulmuştu.
Tekkeler ve türbeler, haince soyulmuştu.

Türbeler soyulurken muhafızdı “Tam Baba”,
“Kara Baba” ya kızıp, olmuştu biraz kaba.
Sancaklar alınırken O’nu çok beklemişti.
Güveni sarsıldıkça,işini teklemişti.

“Kanlı Kümbet” ve “Zindan” yıkılmak istenirdi.
“Edir ile Bedir” se, zalime direnirdi.
Her yer zibillik olmuş, camiler satılmıştı.
O nazlı kitabeler, yerlere atılmıştı

“Karga Pepe” önünde çocuktan geçilmezdi,
Kahkaha seslerinden, sevinen seçilmezdi.
Konuşmayan konuşur, böyleydi inancımız,
“Üç Kardeş” in taşıyla, kesilirdi sancımız.

Ağrı sızı kalmazdı, sürerlerse bu taşı.
Çokça abartılırdı, “Abdulvahab”ın yaşı.
“Çatlak” da yaşanırdı; gezide, neşeli gün,
Ordaki zamanımız, olurdu bize düğün.

“Alacakapı” daydı, “Hoppa Kadı Çınarı”,
Çınar ile birlikte yok ettiler “Pınar”ı
“Battal”, “Hoppa Kadı”yı kilisede basmışdı,
“Malatya”ya getirip, bu çınarda (?) asmıştı.

“Hötüm Dede”ye alır çocukları giderdik,
-Simitini kaçırır-; duayla, keyfederdik,
“Sarılık”a gitmezsek geçmezdi o derdimiz,
Hastalıklarla dostluk, kaçmazdı bir ferdimiz.

“Müftü Mezarlığı”nda kalmamıştı bir tek taş,
Orayı dağıtana buğzetmişti vatandaş.
“Namazgah” halliceydi, direnmişti zamana,
“Seyit Gazi Hanesi”, gelmemişti amana.

“Karahan”dan çamurdan ve tozdan geçilmezdi,
Çeşmeleri kurumuş, suları içilmezdi.
Yıkılmıştı binalar, çalınmıştı taşları,
Zavallı halkınınsa, eğik idi başları.

“Şeherin Surları” da harabeye dönmüştü,
Taşları sökülmüştü, haşmetiyse sönmüştü.
Yapılan her binaya olmuştu temel taşı.
O’nun da sona ermiş, bitmiş idi savaşı.

Şehrin de tamamlanmış, artık bitmişti işi,
Önlenemez olmuştu, -sona doğru- gidişi.
Zulme varan ihmalden nasibini almıştı,
Harabolmuş, yıkılmış; yalnız, -ismi- kalmıştı.

Biz tarihten kopmuştuk güzelim tarih bizden.
“Harık” da boğulmuştuk, korkmaz iken denizden.
Sürüklenip dururduk meçhule doğru hızla.
Mazimizden kopmuştuk, yemeyen bu ağızla.

“Köşger Baba”, “Fırat”ın sağ yanında yatardı.
Bitirdiği işini ta şehere atardı.
Maşrabasın uzatıp, nehirden su almıştı.
Çok uzun boyununsa, efsanesi kalmıştı.

Anlatırlar, dinlerdik O’na köleymiş zaman,
“Fırat”ın suları da vermedi O’na aman.
“Karakaya Barajı”, sildi efsanesini,
Bundan böyle bizler de duymaz olduk sesini.

“Tecde”nin süsü idi, “Pirceviz”le “Dermegi”
Herkes ondan beklerdi, muradına ermeği.
“Dermegi” şifa verir, “Pirveciz” ise derman.
“Çorlu” hastalar için buradan çıkardı ferman.

“Al Ocağı” na gider “Al” gelmiş kadın ve kız,
“Kırk Ocağı”nda ise kesilirdi bütün hız.
“Hoşirik Çamuru”yla sıvanırdı yüzümüz,
Her şeye inanmıştık, buydu bizim “Öz”ümüz

Hastalığın elinden olmuştuk idik –madrabaz-,
“Alerji”nin adıydı, bizim o eski “Dabaz”.
Gider “Dabaz Suyu”na birkaç defa girerdik,
Sonunda iyi olur, mutluluğa ererdik.

Atarlardı “Köynek”i –boyalı olsun- diye,
Böylelikle olurdu, ilacımız hediye.
-Kabak-ın çekirdeği –kolye –olunca bize,
“Boğmaca” uğramazdı, kolayca semtimize

“Hoca Keşşaf Efendi”, oldukça sayılırdı.
Her zaman, her mekanda rahmetle anılırdı.
Dileklere devaymış, defedermiş nazarı,
Dolup dolup taşardı her –Cuma-‘a mezarı.

“Van Müftüsü” okursa, şifalı olurdu su,
Hiç kimsenin Allah’tan başka yoktu korkusu
Başlar iken her işe, çekerdik bir –besmele-,
Duyulan manevi haz, geçmiyor bugün ele.

Hasretimize karşı, hasretti bize “Kernek”,
En ufak sevincimiz olurdu düğün, dernek
Allah’ın lütfu idi, o ne renk, o ne boya...
Tefekküre dalıp da bakardık doya doya.

“Derme Deresi” idi, bizim de yazlık plaj.
Yıkanabilmek için, evde yapardık sondaj
“Bey Suyu” verilip de kesilince suyumuz,
İmdada yetişirdi, evlerdeki kuyumuz.

“Tohma”da çimmek için, gider idik “Kırkgöz”e,
Kolayca aldırmazdık, söylenilen her söze.
“Fırat”dan çok korkardık, bakarken “Kömürhan”da,
Zannederdik eşi yok, O’nun da bu cihanda.

Yine oldukça şendi, eski “Sıtma Pınarı”,
Hasta için arasak, orda bulurduk nar’ı.
“Kaf Dağı” kadar bize uzak idi “Çarmuzu”,
İstenirse giderdik gene de kuzu kuzu.

Her düğün, her davette vardı –bayram havası-,
Başımıza geçerdi bazen da yağ tavası
Çok şükür geldi geçti; iyi, kötü o günler.
Etrafa nam salardı çevredeki düğünler.

“Kemancı Arakil”le “Defçi Kör Sıddı Bacı”,,
Hak edip olurlardı, her düğünün baş tacı.
Mahalleli savardı sazlı, sözlü düğünü,
Şehrimizi aşmıştı, “Köçek Mahmut”un ünü.

“Nuri” dombelek çalar, “Çalgıcı Zöhre”yse def,
Düğünün neş’esiydi, Onlardaki ilk hedef.
Güzel keman çalardı, “Hasan” ile “Kalender”,
“Agob”un udu ise, dinlenirdi pek ender.

“Zurnacı Abuzer”le meşhur “Davulcu Hasan”,
“ Mişmiş Geceleri”nde onlardı hava basan.
Davul, zurna çalarak gezerlerdi yurtları,
“Derino” ve “Lorke”yle yenmişlerdi kurtları.

“Malatyalı Fahri”nin tamburu çok inlerdi.
“Dömbelekçi Kör Sait” bakraç sesi dinlerdi.
Sese doğru atardı, lastik sapanla taşı,
Bize komik gelirdi, hedefinin telaşı.

“Ekmekçi Meryem Bacı”, güzel ekmek yapardı.
Birkaç mahalle halkı, sanki O’na tapardı
Yalvar yakar olup da zor alınırdı sıra,
Mesleğinde ustaydı, hakim idi tandıra.

“Gübürlü’nün Zeynep”le “Hamikli’nin Adile”,
Rahmetler diliyoruz, kendileri yad ile.
Methlerini duyardık, o günkü gebelerde,
O ustalık şimdi yok, -Fermanlı Ebe-lerde.

“İğneci Kaya Bey” de iğnemizi vururdu,
Tatlı dil, güler yüzle bizleri avuturdu.
Çok severdik kendini, hemi de çok sayardık,
Ününü, şöhretini her tarafa yayardık.

Yemeni’de ustaydı, komşumuz “Köse Kasım”,
Çok iyi çalışırdı, ayakkabıcı “Asım”.
“Semerci Saraç Arif”, ustamız sayılırdı,
“Deli Samed” çıraktı, kızınca bayılırdı.

Kır eşeğin üstünde artar idi hızımız,
-Mişmiş- toplar dururdu kadınımız, kızımız.
Sığırları yayardı, “Sığırcı Emine”miz,
-Ocak” ismi altında tüterdi şöminemiz.

-Me- ile -Mö- sesleri, kaplar idi her yeri,
Sığırların dönüşü andırırdı mahşeri.
Toz, dumandan geçilmez; kapanırdı, ufkumuz,
-Geç kalanda sığırlar-, kaçar idi uykumuz

“Deli Emine" idi şehrin meşhur hancısı,
En ağır küfürlerin O idi kemancısı.
Kulağımızdan tutup, havaya kaldırırdı.
Bazan da fazla kızar, etrafa saldırırdı.

“Su içen....” diyerekten, -Sebilci-miz gezerdi.
Bizi, beleş su ile, minnet ile ezerdi.
Her sabah erkenleyin dükkanlar açılırdı.
-Duasız pazarlıktan-, şiddetle kaçılırdı.

“Üç Aylar” da sevginin tohumu ekilirdi.
“Ramazan” aylarında –tombala- çekilirdi.
“Bayram” günlerimizin, bambaşkacaydı tadı,
Söylemeye gerek yok, “Bayram”dı günün adı.

“Şirket Hanı” ayakta, “Afyon Hanı” yanmıştı.
Esnaf, müşterisini fazlaca saf sanmıştı.
Kazıklamak isterken, kazıklanırdı kendi,
Onu da alt ederdi, müşterisinin fendi.

“Öllük ha öllük...” diye –Öllükçü-müz geçerdi,
Herkes, “Recep Dayı”dan bolca –biyam içerdi.
“Bir batman şeker döktüm...” diyerek bağırırdı,
“Şerbetçi Çoban Dayı”, müşteri çağırırdı.

“Tellal Kulaksız Nazım”, parayı şeddeleyip,
Bağırırdı uzunca cümleyi heceleyip,
Eski para toplardı, olmuş idi –paracı-,
“Çil Mahmut”un malının o’ydu reklam aracı.

O zamanlar dinmezdi içimizdeki sızı,
Okuturdu –Kur’an-ı tınmazdı “Piri Kızı”.
Hapis yatar, çıkardı; zulme pek aldırmazdı.
Dünyadaki hiçbir güç, vebalin kaldırmazdı.

Kurulmuştu Meydana korkulan dar ağacı,
“Hanım”ın asılması, gelmişti bize acı.
Son anda söylediği türküler çok yanıktı,
O gün sabaha kadar “Malatya” uyanıktı.

Anıyorken eskiyi, “Horey”i yad edelim,
Af dileyip ruhundan, sonra feryad edelim.
“Tepür”lerken buğdayı, çok takılırdık o’na,
Kalender meşrebliydi, her an hazırdı sona.

Hem yeşil hem çıplaktı, hem ormanlıktı dağı,
Görmemek eksiklikti, tarihi “Akçadağ”ı.
Kendisi yakıncaydı, yine bitmezdi yolu,
Bazan da kapatırdı bu yolu yağmur, dolu.

Her tarafı yemyeşil, huzurla içine gir.
Giden misafirini hoş ederdi “Arapgir”.
“Tahir” kasabasının merkeziydi “Arguvan”
Sefil, görünüşüne, dayanmazdı değme can.

Büyük sevgisi vardı hem dostta, hem yarende,
Tarihi yaşamıyla meşhur idi “Darende”,
Camisiz minareler, han, hamam ve kalesi,
Onun da bitmemişti, ağyara ihalesi.

Akardı burda “Tohma”, durgun, coşkulu, deli.
Kenarında parlardı, pir “Şeyh Hamid-i Veli”.
Meşhurdu “Aşudu”su, hoştu “Gavur Hamamı”,
“Zengibar”ın üstünde, görülürdü tamamı.

“Polat”a bağlıcaydı, tarihi “Viranşehir”,
İlçe olunca adı olmuştu “Doğanşehir”.
Memluk’e, Selçuklu’ya epey hizmet etmişti,
Bizans zulmüne rağmen, bu günlere yetmişti.

“Hekimhan” ilçesinde demir yolu geçerdi.
Gitmek isteyen herkes trenleri seçerdi.
Oldukça meşhur idi kasabadaki –Han-ı,
Görmeden edemezdik, giderken “Yazıhan”ı.

“Fethiye”deki cami, o zaman harap idi.
Cemaatı pek yoktu, hali de serap idi.
Külliyesi yıkılmış; yalnız –cami- kalmıştı.
Onun da güzelliği çevreye nam salmıştı.

“Pütürge”yle “Kahta”yı bölerdi “Nemrut Dağı”,
-Yalancı Tanrılar-ın olmuş idi otağı.
“Tepehan”dan geçilip “Pereş”e gidilirdi,
“Barsawma Manastırı””, ziyaret edilirdi.

“Yeşilyurt” olmuş idi, “Çırmıktı”nın da adı,
Bağının, bahçesinin bir yerde yoktu tadı.
Yaz gelende giderdik, bahçeleri serindi,
Etrafı çok ağaçlık, vadisi de derindi.

Memleketi anlattık, şimdi gelelim bize...
Elbetteki ibrettir, bu geçmiş hepimize.
On adımdan öteye atamazdık bir –Taş-ı,
Meskenimiz olmuştu, sokağın –Köşebaşı-

Bir tümseğin üstüne –Hollik- diker dururduk,
Sonrada bu –Hollik-i –Yassı Taş-la vururduk.
Gözümüz bağlandıkta “Kör Ebe”ydi adımız,
İyi oyun oynardı, bazen “Orta Kadı”mız.

“Sülü Değnek” oynardık…-yan tuluk, -oşo mini-,
Böylece avuturduk içimizdeki kini.
Bu oyunun sonunda –gaggılardık- herkesi,
Onu da bitirdikten sonra keserdik sesi.

“Naldır Naç”ın adını “Kız Doğurtma” koymuştuk,
“Hombek” oynayarak da oyunlara doymuştuk.
Yenmek amacımızdı, yenilmemek gayemiz,
Birazcık övülmekti, oyundaki payemiz.

“Horhop” için önceden hedefleri seçerdik,
-Meydan Savaşı” verip, kendimizden geçerdik.
Bazen da hedef olur, kırılırdı kafamız,
Evde dayak yeyince, tükenirdi safamız.

“Süpsüpü”yü yapardık sulu söğüt dalından,
Bu dalı da alırdık, başkasının malından.
Hırsızlığa geçerdik komşu bahçeye, bağa,
Kızmazlardı, derlerdi : “Bırak da yesin çağa”.

Ser verir sır vermezdi, bizim eski sırdaşlar,
“Pöçük” toplar dururdu, “İzmaritçi” –gardaşlar-.
Kavga önleyemezdi yerinde akrabalık,
Çok basit olaylara bakardık alık alık.

“Guşgana” da pişerdi “Ispanaklı Köfte”miz,
Ağzımız yanarsa da tez geçerdi öfkemiz,
Beğenmezsek yemeği çatılırdı kaşımız,
Sözümüz dinlenmezdi, küçük idi yaşımız.

“Kağız Anam” diyerek lafa başlardı kadın.
Dinlemekten usansan, duyulmazdı feryadın.
Elti, gelin, görümce kavga ederdi her an,
Kavganın çokluğundan çabuk geçerdi zaman.

-Duvar anarşisi-nin “Arslan Çakkal” –Colis-i,
“Nevzat Çobanoğlu” da kızdırırdı polisi.
Çizerdik duvarları tebeşir ve çakıyla.
Bir –Aferin- alırdık, yüzümüzün akıyla.

Sinemaya giderdik, güzel film gelince,
Makiniste söverdik ceryanlar kesilince.
Karanlıkta ederdik hem kavga, hem de dövüş,
Dilimize persenkti, olur olmaza sövüş.

Okullar bizim için evden kaçış yoluydu.
Hocalara içimiz sevgi ile doluydu.
Okuldan kaçar isek, hoş geçerdi günümüz.
Hava güzel oldukda pazar’dı düğünümüz.

Koyunun yoğurdunu, sitilde çalkalardık.
Güz geldikçe nöbetle değirmene kalkardık.
Doldururduk ambara bulgur ile yarmayı,
Böylelikle düşlerdik kışı da çıkarmayı.

Kavurma yapmak için keserdik koyunları,
Kış günleri –masal-la süslerdik oyunları.
Cin, Peri’den bahsedip ürkütürdük herkesi,
Ziyaretle korkutup keserdik çıkan sesi.

Ay’ın tutulmasıyla, Güneş’in tutulması,
Büyük olay olurdu onların kurtulması.
Teneke, kap-kacağı ne bulursak çalardık,
Kurtarınca onları çok hülyaya dalardık.

Dam loğlardık loğ ile, damda kürürdük kar’ı,
Kendi işimizdi bu, olmazdı bir çıkarı.
Kanalizasyon yoktu, halimiz bir alemdi,
Bütün ihtiyacımız, ancak birkaç kalemdi.

Evlerde banyo yoktu, lüküstü –gusulhane-,
Hamama gitmek için ancak buydu bahane.
“Öfeleme” yenirdi, “Samut” kokardı hamam,
Bu ziyafetten sonra banyo olurdu tamam.

“Gelin Hamamı” ile “Kırk Hamamı” çok hoştu,
Yapılan eğlencenin, halk keyfinden sarhoştu
Darbuka eşliğinde çalınıyordu sazlar.
Neş’e ile oynardı müşteri kadın, kızlar.

Ne kızgın, ne dargınlık uymuştuk bu gidişe,
Tek tesellimiz vardı, yaklaşmıştık finişe.
Uzun süre yürürdük, gün gelirdi bize ay,
Ellili yıllardaydı evimize girdi çay.

Seçimler getirmişti, bize yeni bir hava,
Bol vaadi görünce hepimiz geldik tava.
Kimimiz CHP’li kimimizse DP’li,
Akıl baştan gitmişti, olmuştuk hepten deli.

Tavuk esirgenmezdi, eğer gelecekse kaz,
Menfaati gördükte, hiç kimse etmezdi naz.
Düşünemez olmuştuk, canımız idi yanan,
Hayaller yok olmuştu, hakikatti yaşanan.

Her zaman kuvvetliydi, güçlüydü imanımız,
Arkadaşlık uğruna feda idi canımız.
Kalbimiz zengin idi belki azdı nakdimiz,
Buna rağmen neş’eyle geçer idi vaktimiz.

Her şeye sabrederdik, buydu alın yazımız,
Bazen da sessiz kalır, çınlamazdı sazımız.
Memur, eşraf birleşmiş, hepsi keyfe düşmüştü.
Leş kargaları gibi, başlara üşüşmüştü.

Herkesin kendine has vardı muhakkak derdi,
Gözümüzde büyüktü ordumuzun her ferdi.
Bayram geçişlerini, oldukça çok severdik,
Onları nefsimizden daha fazla överdik.

Ne günlere kalmıştık, ayaklar olmuştu baş,
Zehirden de beterdi, var olan bir lokma aş.
Elbet ki bu günlere koşa koşa gelmedik,
Çok şükür, o günleri yaşayıp da ölmedik.

Eski çektiğimizi, görmeyenler bilemez,
O devrin ayıbını hiçbir silgi silemez.
Övüyorlarsa eğer, biliniz hepsi yalan,
İnkarla örtülemez, o haysiyetsiz talan.

Gözlerimiz görmezdi dilimiz olmuştu lal,
Kuzu gibi olmuştuk, nice giderdi bu hal?
Susturulmuştuk hepten kesilmişti sesimiz,
Korkumuzdan da çıkmaz olmuştu nefesimiz.

Unuttuğumuz vardır, yoktur eklediğimiz,
Anladık ki boşaymış, onca beklediğimiz.
-Hizmet- adı altında bize zulmederlermiş,
Korkumuz boşunaymış, üfürsek giderlermiş.

Zaman, zemin değişir; ama, değişmezdik biz,
Kolay kolay üzülmez, neş’eliydik hepimiz.
Sevinçte ve kederde ortak payımız vardı.
Herkese geniş dünya inanın bize dardı.

Bizler için tatlıdır, yaşamımızdaki dün,
“Güzel Anı”dır bize; o hatıralar, bugün.
Mazimizden memnunuz, istikbalden umutlu,
“MALATYALI OLMAYI” yaşarız, mutlu mutlu.
(Mayıs-1993)


Bin dokuz yüz doksan üç yılının Mayıs ayı,
Anlatmamı sağladı içimdeki dünyayı.
Yaşadığım zamanın –onbeş yıllık- dönemi.
Anlatınca belirdi, o günlerin önemi.
(1940-1955 Yılları)

Celal YALVAÇ

____________

ARŞİV FOTOĞRAFLAR: (Yrd.Doç.Dr. Göknur AKÇADAĞ Arşivinden)
Üstteki: Ortada Atatürk Anıtı, solda Malatya Lisesi (Şimdiki Milli Eğitim Müdürlüğü), sağda Halk Eğitim Merkezi..
Alttaki: Atatürk (Kışla), daha eski adıyla Çarşı Caddesi başı (sol tarafta Gazi İlköğretim Okulu, sağ köşedeki bina Şehir Sineması)



1936 Malatya- Ferhadiye Mahallesi (Hükümet Binasının arkasındaki mahalle) doğumlu olan Araştırmacı- Yazar Celal YALVAÇ’ın çocukluk ve ilk gençlik dönemi olarak nitelendirdiği, 1940- 1955 yılları arasındaki Malatya’yı manzum bir şekilde anlatan, 1993 yılında kaleme aldığı 127 kıtalık “MAZİDEKİ YAŞAM- MALATYA” başlıklı şiiri, dönemin Malatya kent yaşamını; sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve folklorik öğeleriyle yansıtıyor.

İşte, 1940- 1955’li yıllar arasındaki Malatya’nın manzum öyküsü

24 Eylül 2007 Pazartesi

Dr.Sami Fenercioğlu ve Malatya Arşivi



Sizlerle Malatyalı ve Malatya'ya araştırmacılığıyla hizmet eden bir meslektaşımı ve blog sitesini paylaşmak istiyorum. Gerçekten büyük emek harcayarak çok güzel ve akıcı üslubuyla yazılar yazmış, biz genç nesli bilgilendirmiş. Kendisi 1933 Malatya doğumlu. Sizlere birkaç yazısından alıntılar gönderiyorum, gerisini onun sayfalarında en güzel Malatya resimleri, türküleri, videolarıyla sizler bulup blogdan kolay kolay ayrılamayacaksınız. Buna eminim. Kendisini bu faydalı ve kalıcı çalışması için gönülden kutluyorum. Sevgiler...
Cumhuriyet döneminde ilk Malatya belediye başkanı Hasan bey
Malatyanın köklü ailelerinden,Haciabdioğullarından,Hasan bey 1924/1928 yıllarında belediye başkanlığı yaptı,1884 de doğdu1949 da öldü.Seferberlik döneminde ve sonrasında malatyada değerli hizmetlerde bulunmuş,İyilik sever doğruluktan ayrılmayan kişiliği ile ün yapmıştır.Gaziantep,Maraşın Fransız işgalı döneminde direnişe, Malatyadan Para yardımı Silah temini asker gönderme faaliyetlerinde bulunmuştur.Malatya Elazığ diyarbakırTuncelideçıkan İsyanların bastırılmasında bizzat bulunmuş,Gösterdiği bağlılıktan dolayı Mustafa Kemal Ve başbakan İsmet paşalardanTebrik telgırafları almıştır.İsmet paşanın Telgırafı Şöyledir,Mahreç:AnkaraMahreç No 3401“Memlekette suriş ika etmekmaksadıhainesi ilevukua gelen isyan hasabile ishar olunan muavenet ve hissiyat mucibi teşekkürdür”Başvekil İsmet1934 yılında Soy adı kanunu ile yazım yapılırken Bey ve Zade gibi isimler soyadına verilmesi yasaklanmış o nedenlede HacıAbdi zade soy adını alamayınca,Köklü bir aile anlamına gelenDerinkök soyadını almışlar.Benzer bir soyadı olayıda benim ailemde olmuşFenercizade soyadını alamayınca aile fertleri feneri çağrıştıran Işık, ışıklı, Özışık, Çırağan, soy isimlerini almişlarSonraları MahkemeKararı ile değiştirip Fenercioğlu soyadını aldık,Mahkemeye gelemiyenler Çırağan ve ışıklı olarak kaldı.Hasanbeylerin adına Malatyada bilinen bir kaysı türü var.Halkın sevgisini Kazanan hasan bey için bir destan da yazılmış.Bir kısmını alıyorumHASAN BEY DESTANI
Beyler deresinde Beyler Oturur,Beylerin içinde birdir Hasan beyGüzelin iyisi dert Unutturur,Güzeller hasını gördü Hasanbey.
Atak idi,Yiğit idiMert idi,Bazan yumuşaktı,Bazn sert idi,Elleri açıktı,çok cömert idiKazandı Garibe verdi Hasanbey.
Malatyada Çok ışık YaktıKayısıya “hasanbey” ismini taktıAşık İsmaili hayran bıraktıÖlmezlik sırrına erdi Hasanbey.
Not:KaynakMehmet Ali CengizinMONDUROSTAN CUMHURİYETE MALATYA Eserinden.

GELİN YURDU (DÜĞÜN YURDU) EFSANESİ
....
Kazmayı eline alan, evini yıkmış. Eşyalarını toplamışlar, evlerden çı­kan direkleri de yanlarına alarak, başka tarafa göç etmişler. Böylece, birli­ğin bozulmasına, şiddetle karşı olduklarını, bir kez daha ortaya koymuş­lar.
Bugün de kendi adlarıyla söylenen, olayın geçtiği yerin sakinleri olan, Kölükoğulları’nın, o zamanlar sazlık ve bataklık olan Yeşilyurt’un yüksekçe bir yerine, şimdiki Tepecik’e eski yurtlarının da görülebileceği bir yere yerleşmiş olmaları, Yeşilyurt’ta herkes tarafından bilinmektedir. Ayni aile, ayni dayanışmayı ve birliği günümüzde de sürdürmektedir
Anlattığımız dönemde, Çırmıkdı’nın en zengini, “Emir Ağa” ile “Çı­rak” imiş. Çırmıkdı’da “Ağa Mahallesi” varmış. Emir Ağa bu mahallede otururmuş. Mahallenin iki başında, özel kapılar bulunurmuş. Akşam olunca, Ağa Mahallesi’nin kapıları kapanırmış.
Emir Ağa, zahirelik ve unluk buğdayını, Eskimaiatya’dan alırmış. O zamanlar, eski Malatya’nın buğdayı da, “Buğday değil mübarek, sanki datlı çekirdek” imiş…
Hep bir ağızdan “Maşallah!.” diyelim. “Culfalık” tan, el tezgâhı’na, el tezgâhı’ndan, çekmeli tezgâha, çekmeli tezgâhtan fabrikalara..

NOT: Hikayenin sonunda adı geçen Çırmıkdı'nın Emir Ağası, benim babamın dedesinin babası oluyor...Malatya'da bize Emirgiller lakabı takılmış...

NOT:Wordpress blogu genel olarak, mahkeme kararıyla geçici süreyle kapatılmıştır...Yine de bu adresi sık kullanılanlara eklemenizi öneririm...

Malatya'dan Profesyonel Kareler

NOT:Tüm hakları saklıdır. photos by Emrah Metin














Kömürhan





Kömürhan Köprüsü






Hemşehrim Malatyalı Diş Hekimi Emrah Metin'in çektiği güzel Malatya fotoğrafları...Kömürhan Köprüsü fotoğrafı favorilerimden biri... Kendisi 1982 Malatya doğumlu ve Ankara Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Bölümü mezunu...
Şu anda Malatya'da görevini sürdürüyor..
Fotoğraf merakı ve profesyonel fotoğraf çekimlerine yönelik çalışmalarıyla Malatya vizyonumuzu zenginleştiren Emrah kardeşimizden bol bol Malatya fotoğrafı bekliyoruz...
Sevgiler, saygılar...





































ZENGİNLİK



En zengin 100 Türk arasında MALATYALI Aydınlar da yer aldı
Türkiye'nin en zenginleri arasında Acıbadem Hastanelerinin sahibi Malatyalı Mehmet Ali Aydınlar da yer aldı.


MEHMET ALİ AYDINLAR



Referans Gazetesi'nin bu yıl ilkini gerçekleştirdiği Hızlı Balık Yarışması'nda Büyük Ödül'ün sahibi olan Acıbadem Sağlık Grubu, başarısını doğru zamanlarda yaptığı yatırımlara ve çok iyi oynanan takım oyununa borçlu. Hızlı Balık Ödülleri'nin grup çalışanlarında yüksek bir motivasyon yarattığını belirten Acıbadem Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, "Hızlı Balık yarışması hem ekonomiye hem de girişimcilere destek oldu. Kazandığımız büyük ödül çalışanlarımızın motivasyonunu güçlendirdi" açıklamasını yaptı.
16 yıl önce bir semt hastanesi olarak yola çıkan Acıbadem Sağlık Grubu'nun bugün 17 merkezli bir sağlık grubuna dönüşmesinde Mehmet Ali Aydınlar'ın girişimcilik ruhu büyük bir rol oynadı.
Acıbadem'in hızıyla elde ettiği başarıyı anlayabilmek için öncelikle Aydınlar'ın iş hayatında attığı adımları takip etmek gerekiyor.
Malatya Arapkir'den çıkıp İstanbul'da yatılı okula geldiği çocukluk yıllarında bir gün özel hastane patronu olacağını hayal etmemişti Mehmet Ali Aydınlar.
Galatasaray İşletme Yüksekokulu'nda okurken aynı zamanda muhabecilik de yapan Aydınlar, 25 yaşında askerden döndükten sonra girişimcilik ruhunu hayatına yansıtmaya başlıyor.
“Türkiye’nin en iyi mali müşaviri olacağım” diyerek Laleli'de kendi bürosunu açan Aydınlar'ın, kısa sürede çalışan sayısı 30'a mükellef sayısı ise 150'ye yükseliyor. 1991 yılına gelindiğinde Aydınlar hedeflediği gibi bu alanda adını en iyiler arasına yazdırıyor.
Mükellefleri arasında Acıbadem semt hastanesini kurma hazırlığındaki 35 doktor da var . Mali sıkıntı çeken doktorlar Aydınlar'dan da ortak olmasını istiyor. O günler için ciddi bir risk anlamına gelen yatırıma karar verdiği o yılları şöyle anlatıyor:
"1991 yılında mali müşavirlik ofisim vardı. Ben de kurumsal bir yapıda birikimlerimi değerlendireyim yarın öbür gün bana bir şey olursa çocuklarım ortada kalmasın diye düşünüyordum. 35 doktorun yatırımı ilgimi çekti. Paraları da yetmiyordu ben de yüzde 10 hisse aldım. Doktorların mali sıkıntısı bu şekilde çözüldü ve 13 doktor, 70 personel ve 50 yatakla Acıbadem hastanesi hizmete açıldı."
Aydınlar ve doktorlar ortaklık temelini atmasının ardından Acıbadem'in de önlenemez yükselişi başlamış oluyor.

Acıbadem için 1993 dönüm noktası
1993 yılı kurulduğu günden itibaren merdivenleri hızla tırmanan Acıbadem'in tarihine kırılma noktası olarak kazınıyor. Hastanenin büyük hissedarının ekonomik durumu bozulunca o zamana kadar "Bu işte kalıcı olmalı mıyım?" diye düşünen Aydınlar, hastanenin çoğunluk hissesini satın almak için elinde ne var ne yok satıp bir risk daha alıyor. Ama attığı bu adımda Aydınlar'ın yüzünü kara çıkarmıyor. Hastanenin ana hissedarı olduktan sonra Aydınlar, yönetim anlayışını ve alt yapıyı güçlendirmek için atağa geçiyor.
"O zamanlar bütün hastane sahiplerinin doktor olduğunu gördüm. Oysa burası bir işletme, planlı bir şirket. Tıpla ilgili hizmetler üretiyor ama onun dışında tüm direktörler bir şirkette bulunması gereken kişiler olmalıydı. Bütün yöneticilerin bilançoya baktığı zaman yorumlayabilmesi lazım" diyen Aydınlar, bu doğrultuda kendi deyişiyle "hangi şirkete koysanız CEO'luk yapabilecek" bir yönetim kadrosu oluşturdu. Yapılan bu değişiklik Aydınlar'ın çoğunluk hisselerini alırken aklından geçen "En azından önceden yatırdığımız paramızı kurtarırız" düşüncesini haksız çıkarırcasına Acıbadem'in cirosunu 25.591 YTL'den 65.098 YTL'ye çıkardı.

Ardarda yeni şubeler açılmaya başlandı
Alt yapı yatırımlarının ve yönetim modelinin belirlenmesinin ardından Acıbadem için artık yeni şubelerle büyüme dönemi başlıyor. Acıbadem'deki ilk hastanenin yenilenmesinin ardından 1995'te Bağdat Caddesi'nde ilk poliklinik faaliyete sokuluyor. Onu yeni yatırımlar izliyor.
17 bin 500 metrekare kapalı alanıyla İstanbul'un en büyük hastaneleri arasına giren Acıbadem, 2000 yılının sonunda halka açıldı. Türk sağlık sektöründe borsada işlem gören tek sağlık kuruluşu olma özelliğini taşıyan Acıbadem, 60 milyon YTL'den işlem görmeye başladı.
Acıbadem tam büyüme hızını yakalamışken 2001'de Türkiye ekonomik krizin pençesine düştü. Ancak geleceğini "Krizlerin geçeceğini biliyorum. Bu dönemi iyi değerlendirirsem rakiplerimden avantajlı hale gelirim" diye planlayan Aydınlar, aynı sene Acıbadem Merkez Laboratuarı'nı açtı. Aydınlar, "Eğer o zaman bir duralım deseydik bugün burada olmayacaktık. Haklı da çıktık. Acıbadem 2001'i bir önceki yıla göre yüzde 95 büyüme ile kapattı" diyor. Kriz atlatıldıktan sonra Acıbadem kaldığı yerden devam etti. Bugün bir referans merkezi haline gelen Genetik Tanı Merkezi 2002'de hizmete girdi.

Yeni branş modeli geliştirdi
2003 yılında Acıbadem branşlaşma yolundaki ilk adımlarını attı. Genel hastanelerin arttığı ve sağlık turizminde göz tedavisinin yükselişe geçtiği bu dönemde Acıbadem ilk branş merkezi AcıbademGöz'ü açtı. Hemen ardından gelen Acıbadem Kordon Kanı Bankası tüm dünyada yaygınlaşan kök hücre çalışmalarını Türkiye'ye taşıdı.
Ama kurum branşlaşma konusunda asıl devrimi 2004'te açılan Kozyatağı Hastanesi ile yaptı. "Genelin tam olmadığı yerde branş hastanesi olmaz" bakış açısıyla Mehmet Ali Aydınlar, grubun üçüncü hastanesi Acıbadem Kozyatağı'nda tüm branşlar arasından onkolojiyi öne çıkararak uzmanlaşmış genel hastane modelini geliştirdi. Göz hastanelerinin ardı ardına açıldığı bu dönemde bütün hastaneler bir branş şubesi açarak büyümeyi hedefliyordu. Halen geçerliliğini sürdüren bu modelde uzman hastaneler sadece belli bir hasta profiliyle ilgileniyor. Ancak Amerika'da ve Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de onkoloji uzmanı olan İtalyan Hastanesi'nin kapanması çoğalan branş hastaneleriyle hasta paylarının küçüldüğünü gösteriyor. Ancak Acıbadem branş furyasının bir parçası olduğu gibi Aydınlar'ın deyimiyle "el yordamıyla" bir model geliştirerek sektörün yönünü değiştirdi. "Genel hastane ihtiyacı yoksa farklılaşmaya gidilebilir. Aslında her ne hastanesi olursa olsun diğer bölümlere gerek duyulur. O zaman neden genel hastane olmasın " diye konuşan Aydınlar, bundan sonraki konseptlerinin de bir iki branşın sivrildiği genel hastaneler olacağını söylüyor. Aydınlar'ın bu fikri ticari açıdan da kendini 2004 cirolarında yüzde 40'lık artışla 154 milyon YTL olarak gösterdi .

Her sene yeni bir Acıbadem
Grup 2005 yılında bünyesine İnternational Hospital'i da kattı. Aydınlar'ın ifadesiyle kurulduğu günden bu yana çok değişikliğe uğramayan hastanede yapılan küçük operasyonlar verimliliği iki katına çıkardı. Finansman ve yönetimde yapılan değişiklikler sonucunda hastanenin giderleri yüzde 50 düşerken, gelirleri yüzde 100 arttı.
Acıbadem Aydınlar'ın "Şirket olarak önce İstanbul sonra da çevresinde olmak üzere bir plan yaptık" sözleriyle ifade ettiği prensiple 2006'da İstanbul dışına ilk adımını attı. Şu an 6 hastane, 6 tıp merkezi, 1 merkez laboratuarı, 2 laboratuar ve 2 polikliniğiyle 17 merkezde hizmet veren gruba 2007'de İstanbul Fulya ve Maslak’ta 2 hastane daha katılacak. Aydınlar ayrıca İstanbul dışı yatırımlarına İzmir'de devam edeceklerini söylüyor.

Şirketin değeri 750 milyon YTL
Alt yapı yatırımları, yönetim değişikliği, işletme modeli, yeni şubeler, halka açılma derken Acıbadem Grubu'nun 16 yılda 250 milyon YTL ciroya sahip 17 merkezli dev bir sağlık grubu haline dönüştü. Grubun 2000 yılında hisselerini beheri 30 YTL'ye halka arz edilen şirketin değeri 60 milyon YTL'den 750 milyon YTL'ye yükseldi.
Yılda yaklaşık 1.5 milyon hastaya hizmet veren şirket İstanbul'da ayaktan tedavide yüzde 12.3, yatarak tedavide ise yüzde 8.8'lik pazar payına ulaştı. Grubun başarısının sırrı ise kurulduğu günden bu yana doğru zamanlarda yapılan yaklaşık 120 milyon dolarlık yatırımda ve Aydınlar'ın sözleriyle "Çok iyi oynanan bir takım oyunu"nda yatıyor.

Deneyimlerini akademik alana da taşıyacak
Acıbadem Grubu, hastanecilikte ilerleyişini sürdürürken deneyimlerini akademik alana da yansıtmaya hazırlanıyor. 2003 yılından beri Harvard Medical ile işbirliği içinde olan Acıbadem 2008’de faaliyete geçireceği üniversite ile sektörde bir ilke daha imza atacak. 2005 yılından beri üzerinde çalışılan proje bugün Yüksek Öğretim Kurumu'nda onay aşamasına geldi. Tıp fakültesinin yanında genel bir üniversite olacak olan Acıbadem Üniversitesi’nin eğitim programlarını Harvard sağlayacak. Çoğunluğu burslu olmak üzere az sayıda öğrencinin kabul edileceği üniversitede 200'e yakın öğretim üyesi yer alacak. Özellikle tıp öğrencilerinin Acıbadem deneyimiyle eğitim alabileceği kurumda hemşirelikten, biyomedikal, biyoloji, odyoloji, röntgen teknisyenliğine kadar sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu tüm alanlarda eleman yetiştirilecek. Girdikleri her işte kısa sürede başarıyı yakalayan Acıbadem Grubu'nun aksine Mehmet Ali Aydınlar sadece üniversite konusunda "Bu sefer amaç hızlı büyümek değil" diyor.
Cirolar

2000
22.838.880
2001
43.312.465
2002
69.224.969
2003
109.952.495
2004
153.959.495
2005
228.433.845


Karlılık

2000
3.271.064
2001
1.036.857
2002
4.083.881
2003
15.444.716
2004
13.388.841
2005
18.647.974
Kronoloji
1991 35 doktor ve 1 mali müşavirin ortaklığıyla 50 yataklı Acıbadem Hastanesi hizmete açıldı.
1993 Mehmet Ali Aydınlar hastanenin çoğunluk hisselerini aldı.
1995 Bağdat Caddesi'nde ilk şuba Acıbadem Polikliniği açıldı.
1996 Acıbadem Etiler Polikliniği faaliyete geçti.
1998 Mehmet Ali Aydınlar mali müşavirliği bıraktı ve tamamen Acıbadem'e odaklandı.
1999 Acıbadem Hastanesi'nin kapalı alanı 5000'den 16.500 m2'ye, yatak sayısı ise 150'ye çıktı.
2000 Acıbadem Bakırköy Hastanesi 130 yatakla hizmete başladı.
2001 Acıbdem Merkez Laboratuarı açıldı.
2002 Acıbadem Genetik Tanı Merkezi kuruldu. Acıbadem Sağlık Grubu halka açıldı.
2003 AcıbademGöz Hastanesi kuruldu. Harvard Medical ile eğitim işbirliğ ine başlandı.
2004 Onkoloji alanında uzman Acıbadem Kozyatağı Hastanesi faaliyete başladı.
2005 Acıbadem Sağlık Grubu İnternational Hospital'in yüzde 50 ortağı oldu.
2006 Acıbadem Bursa ve Kocaeli şubeleri ile İstanbul dışında hizmet vermeye başladı.

Nasıl Hızlı Balık oldu?
* Doktorların yönettiği hastane idaresine yönetimine şirket modelini getirerek profesyonel yöneticileri işin başına geçirdi. Ciro 25.591 YTL'den 65.098 YTL'ye yükseldi.
* Hizmette, finansmanda ve yönetimde inovasyonu sürdürdü.
* Genel hastanecilikte branşlaşma modelini geliştirdi.
* Kriz dönemlerinde bile yatırıma ara vermedi. 2001'i bir önceki yıla göre yüzde 95 büyüme ile kapattı.
* Yöneticilerini kendi içinde yetiştirdi.
* Uzun vadeli, düşük taksitli yurtdışı kredileri kullandı. IFC'den kredi alabilen sayılı kurum arasına girdi.

MALATYALI VEKİLLER


Mücahit Fındıklı (AKP) : Sanayi, Ticaret, Enerji KomisyonuÖmer Faruk Öz (AKP) : Plan ve Bütçe KomisyonuÖznur Çalık (AKP) : Sağlık, Aile,Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuİhsan Koca (AKP) : Adalet KomisyonuFuat Ölmeztoprak (AKP) : Milli Savunma KomisyonuMehmet Şahin (AKP) :Dışişleri KomisyonuMevlüt Aslanoğlu (CHP) : Plan ve Bütçe Komisyonu

23 Eylül 2007 Pazar

MALATYALI ÜNLÜLER
















MALATYALI ÜNLÜLER


Tarih boyunca önce Danişment Beyliğine ardından da Osmanlı Devletine mekanlık eden Malatya'da siyasetten sanata birçok ünlü sima doğdu.
Malatya'nın yeni ünlülerinin yanı sıra, tarih olmuş eski ünlüleri de bulunuyor. Bunların arasında Bizanslıların korkulu rüyası Seyyid Battal Gazi, Osmanlı döneminde en uzun sadrazamlık yapmış insan olan Koca Ragıp Paşa ve birçok evliya bulunuyor
Turgut ÖZAL
İsmet İNÖNÜ
Şehit Eşref BİTLİS PAŞA
Şehit Belediye Başkanımız Hamit FENDOĞDU
Erdal İNÖNÜ
Abdullah CEVDET
Fahri KAYAHAN
İzzettin DOĞAN
Oktay KAYNARCA
Kenan IŞIK
Kemal SUNAL
İlyas SALMAN
Yasemin YALÇIN
Sümer TİLMAÇ
Belkıs AKKALE
Zerrin ÖZER
Rahmetli Türkü Ana
Zehra BİLİR
(1913-2007)
Tiyatro Sanatçısı Dilaver UYANIK
Sanatçı
Yüksel ÖZKASAP
Çetin ALP
Fisun ONAL
Tülay ÖZER
Rana ALAGÖZ
Ünal KÜPELİ
Selçuk URAL
Selçuk ALAGÖZ
Ragga OKTAY
Selahattin ALPAY
Ömer Lütfü TOPAL
İsmail NACAR
Yonca EVCİMİK
Gani Rüzgar ŞAVATA
Eski FB Başkanı:
Emin CANKURTARAN
İşadamı Ahmet ÇALIK
Şahin ÖZER
Hikmet TANRIVERDİ
Ahmet ERTÜRK
İşadamı Sabri ÖZEL
Yusuf Bozkurt ÖZAL
Metin EMİROĞLU
Rektör Mesut PARLAK
Hüsnü DOĞAN
Galip DEMİREL
Mevlüt ASLANOĞLU
Adnan SEZGİN
Bülent KORKMAZ
Mert KORKMAZ
ALTINTOP Kardeşler
Korkut ÖZAL
Recai KUTAN
Said ÇEKMEGİL HOCA
Hüseyin ÜZMEZ
Eski BAKAN Güldal AKŞİT
Dünyaca Ünlü Fizikçi: Prof. Dr. Asım Orhan BULUT
(1926-1994)
Sanatçı
Hakkı ÇOŞKUN
İngiliz Kemal
Ünlü Haber belgeselcisi
Ramazan ÖZTÜRK
Yazar Tuncer BAHÇİVAN
Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni
Hrant DİNK
(1954-2007)
Battalgazi
Niyazi Mısri
Şeyh Sadreddin-i Konevi (Mevlana'nın Hocası)
Yusuf Kamil Paşa
Genç Osman (asker olan)
Abdulvahabi Gazi
Örüşkülü Ali Efendi
Hayri Öğüt Baba
Eflatun Cem Güney
Oğuzhan Asiltürk
Gökan Evliyaoğlu
Cemali Turan Emeksiz
Seyfi Oktay
Turan Çevik
Cüneyt Gökçer
Bülent Çaparoğlu
Adem Gürses
Zeki Yavuztürk
Turhan Feyzioğlu
Mustafa Necati
Celal Karahan
Yaşar Canbay
Teslim Töre
Melike Zobu
İbrahim Hakkı Akın
Okan Merzeci
Mehmet Gültekin
Nevzat Çobanoğlu
Gazi Barut Sıtkı
Arslan Fikret Karapekmez
Necati ErAhmet Kekeç
Fehmi Gür
Mehmet Sevigen
Kemal Özkan
Udi Nevres
Gülistan Sayın
Defne Sezer
Ayhan Fırat
Kemal Yamak
Şair Şemsi
Naci Ekşi
Tahir Abacı
Hayrettin Abacı
Arslan Kafaoğlu
Önder Fırat
Necati Güngör
Orhan Türkdoğan
Adnan Başer Kafaoğlu
Yüksel Çengel
Sami Kasap
Abuzer Uğurlu
Kerem Kırçuval
İbrahim Aksoy
Nurettin Soykan
Metin Kaya Çağlayan
Nurettin Güven
Ahmet Yaraş
Ercan Vuralhan
Osman Zekai Orhan
Necati Çetinkaya
Miraç Akdoğan
Sami Erdem
Dr. İsmet Ocakçıoğlu
Erhan Başyurt
Ayhan Apaydın

İstanbul Üniversitesi rektörü:MESUT PARLAK


PARLAK’IN HEDEFLERİ
Prof. Dr. Parlak, İ.Ü. Rektörlüğü’ne atanma kararının açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, “İstanbul Üniversitesi’ni sevgi ortamıyla gelecekte bilimsel açıdan, akademik açıdan, sosyal açıdan en iyi yerlere taşımanın uğraşını vereceklerini, Demokratik Cumhuriyet adına, Atatürk ilkeleri adına da her türlü uğraşı vereceğiz, hiç kimsenin bundan kuşkusu olmasın.” diye konuştu.

MESUT PARLAK KİMDİR
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prof. Dr. Mesut Parlak 1940 yılında Malatya’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Malatya’da tamamlayan Parlak, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde öğrenim gördü.
1966 yılında buradan mezun olan Parlak, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Patolojik Anatomi kürsüsünde göreve başladı ve 1968 yılında açılan sınavı kazanarak, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 4. Cerrahi Kliniği’ne asistan olarak atandı.
1972 yılında uzman olan Parlak, 1973 yılının sonuna kadar uzmanlık görevine devam etti. Parlak, askerlik görevinin ardından, 1979 yılındadoçent, 1988 yılında da profesörlüğe yükseldi.
Parlak, 1982-1991 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Yönetim Kurulu Üyeliği, 1991-1996 yılları arasında Fakülte Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. 1996-1998 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığı görevini yürüten Parlak, Malatya Eğitim Vakfı’nda üç dönem yönetim kurulu üyeliği, üç dönem de başkanlık görevini yürüttü.
Parlak’ın çeşitli dergilerde yayınlanmış 100’ün üstünde makale ve bildirisi bulunuyor. Türk Tıp Derneği, Ulusal Cerrahi Derneği, Meme Hastalıkları Araştırma ve Tedavi Derneği, Gastroenteroloji Derneği, Onkolojik Cerrahi Derneği üyesi olan Parlak, İnönü Üniversitesi Vakfı’nın da kurucu üyeleri arasında bulunuyor. Evli ve iki çocuk babası Parlak, İngilizce biliyor.

Malatyalı İşadamları Derneği:MIAD


MİAD nedir?
MİAD, Malatya'lıların ihtiyaç duyduğu aktif bir işadamları örgütüdür. 1998 yılında İstanbul’da, orta ve büyük ölçekli işletmelere sahip Malatyalı iş adamlarının girişimiyle kurulmuş bir dernektir. Merkezi İstanbul’dadır. Malatyalı iş adamları arasında ekonomik ilişkilerin teşvik edilmesi, işbirliğinin arttırılması, MİAD’ın temel amacı… MİAD, Malatya ve Malatyalıların ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel gelişimine katkıda bulunmayı da kendine bir görev addetmektedir. Malatya ve çevre illeri başta olmak üzere ülkemiz için fayda sağlayacak her türlü ekonomik, sosyal ve siyasal projenin oluşturulması, geliştirilmesi ve hayata geçirilmesinde aktif rol almayı istemektedir.

MİAD ne zaman kuruldu? Kimler kurdu?
MİAD 1998 yılında İstanbul’daki yüzü aşkın Malatyalı işadamının bir araya gelerek kurdukları bir dernektir. Üyeleri arasında dünyaca tanınmış marka ve şirketlere sahip işadamları da bulunuyor. Bu gün MİAD İstanbul’da en az bir Malatya büyüklüğünde üretim ve istihdam kapasitesine sahip Malatyalıları bir araya getiren bir dernek durumundadır. Derneğin kurucu üyesi ve başkanı sıfatıyla 3 yıl görev yapan Ahmet Aktaş, 2001 haziranında başkanlık görevini Yunus Akdaş’a bıraktı. Yunus Akdaş başkanlık görevini hala sürdürmektedir.

MİAD Kurucu Üyeleri :
1. Ahmet AKTAŞ
2. Nurettin YAŞAR
3. Hikmet TANRIVERDİ
4. Nüvit KARAGÖZLÜ
5. Yaşar GÜRLER
6. İbrahim KELEŞ
7. Mehmet Zeki AKINCI
8. Mehmet Zeki BAYKAL
9. Alaattin ŞENGÖZ

MİAD neyi amaçlıyor?
MİAD, Malatyalı iş adamları arasında ekonomik ilişkilerin teşvik edilmesi, işbirliğinin artırılmasını amaçlıyor. 1998 yılından beri faaliyetlerini sürdüren MİAD, Malatyalı İş Adamlarını temsil eden en güçlü yerel iktisadi örgüttür. İlimiz ve bölgemizin dolayısıyla da ülkemizin kalkınmasında iş adamlarımıza öncülük etmeyi, ortak çaba ve gücü organize etmeyi, bölgemiz insanın ve çevresinin gelişmesine katkıda bulunmayı, sorunlarına ortak olmayı, çözüm yolları üretmeyi ve yol göstermeyi amaç edinmiştir. Bunu gerçekleştirebilmek için ortak gücün, kolektif birlikteliğin oluşturulması ve yaygınlaştırılması yönünde faaliyetler üretmekte ve yürütmektedir.
Ayrıca MİAD, şehrimiz, bölgemiz ve ülkemiz için yarar getirecek her türlü ekonomik, sosyal, ve siyasal projenin oluşturulması ve geliştirilmesinde, aktif rol üstlenen bir kurum olmayı hedeflemektedir. Bu sebeple şehrimizi, insanımızı etkileyen, yöneten ve onlar adına karar veren her kişi ve kurumla ilişkiler geliştirmeyi ve sürdürmeyi arzu ediyor.

MİAD’ın ilkeleri nelerdir?
MİAD ekonomik alanda işbirliğini, sosyal alanda paylaşmayı, siyasal alanda uzlaşmayı savunuyor. MİAD yüksek ahlak sahibi, dürüst, çalışkan, yeniliklere ve işbirliğine açık olmayı üyelerinden istiyor. MİAD görüşlerde açıklığı ve berraklığı, ilişkilerde saygıyı, davranışlarda olgunluk ve tutarlığı, işbirliğinde uyum ve hakça paylaşımı öngörüyor. MİAD sorumluluk duygusunu, hoşgörüyü, saygıyı ve sevgiyi ilişkilerimizin temeli olarak görüyor.

MİAD’ın arzuladığı iş birliği…
Bugün MİAD, Malatyalı İş Adamlarının yaptıkları ana çatı konumunda. Bu nedenle Malatya’yı, insanımızı etkileyen, yöneten, onlar adına kararlar veren her kişi ve kuruluşla ilişkilerini geliştirerek sürdürüyor. MİAD, yerel siyasi, mülkî ve ekonomik kurumlar ve idarecileri; üniversite, yerel işadamları ve örgütleri, vakıf, dernek ve diğer sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ile ülkemiz iş çevreleri ile diyalog halindedir ve bu diyalogu arttırarak sürdürmeyi arzu ediyor.

MİAD neler yapıyor?
MİAD geleneksel hale getirdiği aylık toplantılarında tanınmış işadamı, siyasetçi ve akademisyenleri konuk edip, üyeleri ve seçkin bir davetli topluluk ile buluşturmaktadır. Her yıl eylül ayından başlamak üzere aylık toplantılar tertip etmekte, gündeme uygun ekonomik ve siyasi konular hakkında konuşmalar yapılmaktadır. Kurulduğu günden bu yana devam ettirdiği geleneksel aylık toplantılarına 300’ü aşkın seçkin işadamı ve misafir iştirak etmektedir.

MİAD ayrıca üyelerini bilgilendirmek, iş ilişkilerini ve kişisel donanımlarını geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla, eğitim seminerleri düzenliyor. Gücünü, üyelerinin ekonomik yetenekleri ve iş dünyasındaki temsil kabiliyetlerinden alan MİAD, bu gücü korumak ve geliştirmek arzusundadır. Bu amaçla seçkin eğitimci ve eğitim kuruluşlarıyla, çeşitli seminerler ve eğitim programları düzenlemektedir.

Yurt içi ve yurt dışı iş gezilerini de iş programına almış olan MİAD, eğitici yayınlar oluşturmayı, inceleme ve araştırmaya dayalı yayınlar hazırlatmayı, işbirliklerini geliştirecek toplantı ve organizasyonları daha da artırmak gibi yollarla Malatyalılar’a ve ülkemize yararlı faaliyetler üretmek yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.

MİAD’a üye olmak ne yarar sağlar?
Malatyalı İş Adamları Derneği MİAD ailesine katılarak diğer üye sanayici ve iş adamları ile tanışma ve kaynaşma fırsatını paylaşmış olurlar. Hem de MİAD’ ın sağladığı dayanışma ortamında yeni iş girişimleri ve projeleri için, ilgili iş adamı kitlesi ile temas kurma imkanı yakalayabilirler.

Bugün MİAD Malatyalı İş Adamlarının üye olmakla ciddi yararlar sağlayacakları bir sivil toplum kuruluşudur. Malatyalı İş Adamlarımızın sahip olduğu yetenekleri kolektif bir güce dönüştürerek üyelerini, dayanışma ve işbirliği yapmaya teşvik etmiş, etkin bir güç ve bilgi birikimi sağlamıştır.
Gücünü üye iş adamlarından alan MİAD’ a üye olmak, bir ayrıcalığa ortak olmaktır. Bu anlamda yönetim kurulu üyelerinin refere ettiği her Malatyalı iş adamı derneğimize üye olabilir. MİAD tüm Malatyalı İş Adamlarını, ortak amaç ve vizyon çatısı altında buluşmaya davet ediyor.

MİAD ortak bir gelecek vizyonu sağlıyor…
MİAD sağladığı ortak gelecek vizyonuyla, üyeleri arasında, ciddi ve kalıcı yatırım ortaklıkları için kapı açıyor. Hızla değişen iş dünyasının yeni değerlerini üyelerine tanıtarak, ülkemizde ve dünyamızdaki değişim trendlerini takip etme fırsatı sunuyor.

Ayrıca MİAD, yeni çağın işadamı profiline uygun işadamı olmak için çaba harcayanlara, eğitim seminerleri ve programlarına iştirak etme fırsatı sunuyor. Bu eğitim programları, kişisel yetenekleri keşfetme, özgüven ve girişimcilik duygularını pekiştirerek yeni ufuklara açılma cesareti vermektedir. MİAD üyeleri paylaştıkları zeminin sağladığı imkanları takdirle ifade etmektedirler.

Derneğimizin tertip ettiği geleneksel aylık toplantılara katılarak iş adamlarımızla buluşan işadamı, akademisyen, siyasetçi ve bürokratlar:

- 28 Mart 2004 Seçimleri Malatyalı Belediye Başkan Adayları
(Şahin Özer AK Parti Beşiktaş Belediye Başkan Adayı, Nevzat Er AK Parti Eminönü Belediye Başkan Adayı, Ahmet Genç AK Parti Eyüp Belediye Başkan Adayı, Aziz Yeniay AK Parti Küçükçekmece Başkan Adayı, Naci Ekşi CHP Küçük Çekmece Beldiye Başkan Adayı, Cemal Akın AK Parti Malatya Belediye Başkan Adayı, Yaşar Çerçi MHP Malatya Belediye Başkan Adayı, Mahmut Ali Kaşifoğlu CHP Malatya Belediye Başkan Adayı, Yusuf Ziya Karataş MHP Sarıyer Belediye Başkan Adayı, Kemal Timur CHP Güngören Belediye Başkan Adayı)
- Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt ARSLANOĞLU
- Çalık Holding Yön Kur Başk. Ve Türkmenistan Tekstil Bakan Yard. Sayın Ahmet ÇALIK,
- Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Ali COŞKUN,
- Türk Amerikan İşadamları Derneği Başkanı Sayın Zeynel Abidin ERDEM,
- Turizm Bakanı Sayın Erkan MUMCU,
- Taha Holding Genel Koordinatörü Sayın Mustafa KÜÇÜK
- İTO Başkanı Sayın Mehmet YILDIRIM,
- Türkiye İhracatçılar Birliği Başkanı Sayın Oğuz SATICI,
- 20.Dönem Bursa Milletvekili ve Eski DPT Müsteşarı Sayın İlhan KESİCİ,
- Malatya Bağımsız 21. Dönem Milletvekili Ahmet ÖZAL,
- Alarko Holding Murahhas üyesi merhum Üzeyir GARİH,
- 21. Dönem ANAP İstanbul Milletvekili Sayın Nesrin NAS
- Gazeteci Yazar Sayın Mehmet ALTAN,
- Gazeteci Yazar Sayın Prof. Dr. Mahir KAYNAK,
- VERSO Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı Sayın Dr. Erhan GÖKSEL,
- Demokrat Parti Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Korkut ÖZAL
- Fazilet Partisi Genel Başkanı Sayın Recai KUTAN,
- Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı – Net Holding Yön. Kur. Bşk. Sayın Besim TİBUK,
- 03.KASIM.2002 Milletvekilleri Adayları;
(CHP – Malatya 1. Sıra Adayı Sayın Mevlüt ARSLANOĞLU, DYP – Malatya 1. Sıra Adayı Sayın Hikmet TANRIVERDİ, ANAP – İstanbul 3. Bölge 8. Sıra Adayı Sayın Şahin METİN, CHP – İstanbul 2. Bölge 1. Sıra Adayı Mehmet SEVİGEN, AKP – İstanbul 3. Bölge 8. Sıra Adayı Sayın Güldal AKŞİT, AKP – İstanbul 2. Bölge 8. Sıra Adayı Sayın İbrahim Reyhan ÖZAL)
- Ve diğerleri…

MİAD YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Yunus AKDAŞ (Başkan)
Ahmet DEMEZOĞLU
Atilla ÜSTÜNDAĞ
Burhan POLAT
Hasan YILDIRIM
Haşim KARADAĞ
Hüseyin TÜRKAN
İlhan ERDOĞAN
İlhan ŞAHİNTÜRK
Mahmut GÜLEÇLİER
Mehmet Levent KILIÇASLAN
Mehmet YILMAZ
Nurettin YAŞAR
Osman Adnan GÜLDAŞ
Ömer ÇOKYAŞAR
Özcan KAYHAN
Ramazan TÜRKMEN
Ramazan YILDIZ
Sabri ÖZEL
Serdar MUTLU
Vahap KÜÇÜK
Ahmet Turan KOÇER (Genel Sekreter)

MİAD DENETLEME KURULU ÜYELERİ
A. Aziz YETKİN
Kenan Derviş PEKER
Bilal ASLAN

MİAD DİSİPLİN KURULU ÜYELERİ
Abdulkadir ERİŞ
Tahsin ELMAS
Kemal Naci EKŞi

VİZYON-MİSYON

VİZYON
MİAD, sağladığı ortak bir gelecek vizyonuyla, üyeler arasında ciddi ve kalıcı yatırım ortaklıkları için kapı açıyor. Hızla değişen iş dünyasının yeni değerlerini üyelerine tanıtarak, ülkemizdeki ve dünyamızdaki değişim trendlerini takip ederek bunlara uygun fırsatlar sunuyor. Ayrıca MİAD, yeni çağın profiline uygun iş adamı olmak için çaba harcayanlara, eğitim seminerleri ve programlarına iştirak etme fırsatı sunuyor. Bu eğitim programları, kişisel yetenkleri keşfetme, özgüven ve girişimcilik duygularını pekiştirerek yeni ufuklara açılma cesareti veriyor. MİAD üyeleri, paylaştıkları zeminin sağladığı imkanları takdirle ifade ediyorlar.

MİSYON
Malatyalı İş Adamları Derneği MİAD Malatyalı işadamları arasında ekonomik ilişkilerin teşvik edilmesi, işbirliğinin artırılmasını amaçlıyor. 1998 yılından beri faaliyetlerini sürdüren MİAD, Malatyalı İş Adamlarını temsil eden en güçlü yerel iktisadi örgüttür. İlimiz ve bölgemizin, dolayısıyla ülkemizin kalkınmasında, iş adamlarımıza öncülük etmeyi, ortak çaba ve gücü organize etmeyi, bölgemiz insanın ve çevresinin gelişmesine katkıda bulunmayı, sorunlarına ortak olmayı, çözüm yolları üretmeyi ve yol göstermeyi amaç edinmiştir. Bütün bunları gerçekleştirebilmek için ortak gücün, kolektif birlikteliğin oluşturulması ve yaygınlaştırılması yönünde faaliyetler yürütmektedir.

MİAD ayrıca şehrimiz, bölgemiz ve ülkemiz için yarar getirecek her türlü ekonomik, sosyal ve siyasal projenin oluşturulması ve geliştirilmesinde, aktif rol üstlenen bir kurum olmayı hedeflemektedir. Bu sebeple şehrimizi ve insanımızı etkileyen, yöneten ve onlar adına karar veren her kişi ve kurumla ilişkiler geliştirmeyi ve sürdürmeyi arzu etmektedir.
http://www.miad.org.tr/

Malatya Malatya Bulunmaz Eşin

Bir Malatya Gezisi

Merkez İlçe


MERKEZ İLÇE
Yüzölçümü..................: 12 312 km2
Toplam Nüfusu..............: 457 566 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Şehir Merkezi Nüfusu ......: 381 081 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Nüfus Yoğunluğu ...........: 503
Sanayi tesislerinin ve Malatya Ovası'nın burada bulunması nedeniyle nüfusun büyük bir kısmı burada yaşamaktadır..
İlde nüfusun en yoğun olduğu ilçe Merkez ilçedir. İlçe topraklarının büyük bir bölümünü oluşturan Malatya Ovası ilin en önemli düzlüğüdür. Fırat'ın kollarından biri olan Tohma ile ona karışan birçok büyük-küçük akarsu ovayı sular. Ovanın sulanan kesimlerinde şeker pancarı, tütün, sebze, meyve ve tahıl üretimi önemli oranda yapılır. Yaylalarda hayvancılık yapılır. Son yıllarda besicilik gelişmeye başlamıştır.
Bağlı ilçe ve bucaklar : Merkez ilçeye bağlı bucak ve köylerin nüfusu 76 485'tir. Bağlı bucak ve köyler şunlardır: Bağtepe, Bindal, Bulgurlu, Çamurlu, Dilek, Duranlar, Fatih, Furuncu, Göller, Gölpınar, Göktarlı, H. Haliloğlu Çiftliği Köyü, Hanımın Çiftliği Köyü, Karagöz, Karahan, Karakaş Çiftliği Köyü, Karaköy, Kırkpınar, Konak, Küllümağara, Mahmutlu, Özal, Samanköy, Suluköy, Sütlüce, Şahnahan, Tepeköy, Topraktepe, Topsöğüt, Yaka, Çolaklı, Alhanuşağı, Balık deresi, Bulutlu, Düzyol, Elmalı, Erenli, Gülümuşağı, Hacıyusuflar, Hisartepe, Kamıştaş, Kapıkaya, Karatepe, Merdivenler, Pelitli, Söğüt, Tanışık, Tokluca, Uluköy, Yaygın, Yenice, Yeniköy, Selvidağ, Orduzu, Duruldu

Akçadağ Hakkında


AKÇADAĞ
Yüzölçümü.............. : 1.193 km2
Toplam Nüfusu.......... : 48.670 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Şehir Merkezi Nüfusu .. : 13.432 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Nüfus Yoğunluğu ....... : 41

Akçadağ yöresinde ilk yerleşim M.Ö. 111'de eski Tunç devrinde başlamış, Geç Hitit, Roma ve Bizans devirlerinde devam etmiştir. Bu devirlerin yörede yaşandığı Akçadağ ilçe merkezinde yer alan Akçadağ Höyük ve Akçadağ kasabasında yer alan Ören Höyük ve Akçadağ Ören kasabası yolu üzerinde bulunan ikinciler Höyükte yapılan yüzey çalışmalarıyla belirlenmiştir. İlçemiz Osmanlı döneminde de yerini koruyarak Sultan Hamid'in Doğu Anadolu'da meydana getirdiği Hamidiye Alayları çerçevesinde Osmanlı ordusuna at ve zahire yetiştirmiştir.
Akçadağ, Osmanlı devrinde tahminen 1850 yıllarında bugünkü Levent bucağında teşkilatlandırılmış, 1858 yılında ilçe merkezi şimdiki yerine Arga'ya nakil edilmiştir.
Cumhuriyet döneminde de Malatya'ya bağlı ilçe merkezi olan Akçadağ'ın Malatya'ya 37 km. batı ve kuzey batısında 850 ile 1660 rakımları arasında, ilçenin doğusunda Malatya merkez ilçesi, güneyinde Yeşilyurt ve Doğanşehir ilçesi, batısında Kahramanmaraş iline bağlı Elbistan ilçesi, kuzeyinde Darende ve Hekimhan ilçeleri bulunmaktadır.
İlçenin yüzölçümü 1.193 km2 olup denizden yükseldiği 925 metredir. 2000 Genel nüfus sayımına göre ilçe köyleriyle birlikte toplam nüfusu 48.670 olup, merkez ilçe nüfusu 13.432, köy ve bucak nüfusu 35.238'dir. ilçenin Kürecik ve Levent olmak üzere 2 bucağı, merkez Ören ve Yukarı Kozluca olmak üzere 3 belediyesiyle 72 köyü, 9 mahallesi ve 169 mezrası vardır, ilçe, ova ve dağlık bir konumda kurulmuştur, ilçeye karasal iklim hakimdir. Çiftçiliğin her türlüsüyle uğraşılmakta, genellikle aile ekonomisi tarıma dayanmaktadır. Eğitim ve kültürel faaliyetler ile halkın büyük şehirlerle fazla ilişki kurması, çok sayıda halkın Avrupa ülkelerine işçi olarak gitmesi, ilçenin kısıtlı olan sosyal hayatını modern hale getirmiştir. Okuma yazma oranı %98 gibi yüksek bir rakama ulaşmıştır.
ilçe sınırları içerisinde Tigem'e bağlı Sultan Suyu üretme Çiftliği mevcut olup, bu çiftlikte tarım ve meyvecilikle birlikte hayvancılık yapılmaktadır. Ülkemizin ünlü yarış atları burada yetiştirilmektedir.
ilçe, tarihi eser bakımdan eski konaklama merkezi olan han kalıntıları açısından zengindir. Bunlardan Sarıhacı, Bekiruşağı ve Esenbey köylerinde, yine Kürecik bucağına bağlı Düvencik köyü civarında Hititler devrinden kalma Ferik Kalesi ile kaya manzaralarını sayabiliriz.
Gezilebilecek Yerleri : Başpınar, Akpınar, Karadağ eteklerinde Yaylak köyünün üzerinde yaklaşık iki metre çapındaki yapay mağara ile Sultansuyu sayılabilir.
Bağlı Bucaklar ve Köyler : Akçadağ ilçesine bağlı bucak ve köylerin toplam nüfusu 32 238'tir. Köy ve bucaklar şunlardır: Aliçeri, Altınlı, Aksaray, Aşağıörükçü, Bayramuşağı, Bölüklü, Büyükçimis, Bahri (eski ismi Çatyol), Dedeköy, Derinboğaz, Develi, Doğanlar, Dümüklü, Esenli, Gülpınar, Güzyurdu, Fatih, Hançerli, Ilıcak, İkinciler, Kadı İbrahim, Karamağara, Karanlıkdere, Karapınar, Keklikpınar, Keller, Kömekavak, Mihmanlı, Muratlı, Ören, Pınarlıgeçit, Resuluşağı, Sarıhacı, Şıhlar, Yağmurlu, Yalınbudak, Yalınkaya, Yalımlı, Yukarıörükçü, Kürecik, Kepez, Aksüt, Bekiruşağı, Çakılpınar, Çevirme, Darıca, Demirciler, Duruluova, Dutlu, Düvencik, Gürkaynak, Harapuşağı, Kalıyalı, Kasımuşağı, Ortaköy, Taşveler, Tataruşağı, Yenipınar, Yukarı Kozluca, Levent, Bağköy, Büyükköy, Çatalbahçe, Çobanuşağı, Doğantepe, Esenbey, Kayadibi, Kolköy, Kozalak, Kurtuşağı, Küçükkürne, Mezraköy, Sakalı Uzun, Taşolar.

Yazıhan Hakkında

YAZIHAN
Yüzölçümü..................: 618 km2
Toplam Nüfusu..............: 19 295 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Şehir Merkezi Nüfusu ......: 4 285 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Nüfus Yoğunluğu ...........: 42
İlçenin yüzölçümü 618 km2/dir. İlçe, yeryüzü şekli itibariyle güneyden kuzeye bir eğim göstermektedir. Kuzey tarafından dağlık ve vadilik alanlar, arazinin % 50'sini oluşturmaktadır. İlçenin % 50'si yarı sulu düz arazi olmakla beraber tarıma ve yerleşime müsaittir. İlçe arazisinin % 6O'ı dağlık, % 40'ı ise tarıma elverişlidir. Yörenin geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Tarımda makineleşme, gübreleme ve ilaçlama gelişmiş, halk boş zamanlarda genellikle halıcılıkla uğraşmaktadır.
2000 Genel nüfus sayımına göre ilçe köyleriyle birlikte toplam nüfusu 19.295 olup, merkez ilçe nüfusu 4.285, köy ve bucak nüfusu 15.010'dur.
İlçede tarihi eser olarak Fethiye köyü Hasan Patrik Camii, 1556 yılında Beylerbeyi Abdullah Selamoğlu Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. M.Ö'sine ait olduğu kabul edilen İriağaç köyü Ünür mezrası kalesini sayabiliriz.
Tarih : Yazıhan ilçesinin tarihi tam olarak incelenememiştir. Yazıhan ilçesi M.Ö. 111. ve 11. yüzyılda Çin'in başkenti Pektn'cten başlayıp M.S. 14. yüzyıla kadar uzanan İpek Yolu - Bakır Yolu kervanlarının konakladığı Suriye-Malatya, Gürün-Kayseri, Hekimhan-Sivas, tali yolu üzerinde yer almış, tarihi M.Ö'ye kadar dayanmaktadır.
Yerleşim yeri olarak 16. Yüzyıla dayanan Fakat Buzluk köyündeki yapay mağaralardan anlaşıldığına göre, ilk yerleşmenin milattan önceki yıllara kadar uzandığı bilinmektedir. Günümüze kadar çeşitli toplulukların yönetiminde kalan ilçe toprakları Osmanlı Devleti'nin eline geçtikten sonra imar görmeye başlamıştır. Yazıhan'da yerleşim, mezra olarak başlamış 1936 yılında demiryolunun, 1937 yılında karayolunun gelmesiyle önce köy; daha sonra 1947 yılında nahiye statüsünü kazanmıştır. Yazıhan Malatya'ya 40 km. uzaklıkta 900 rakımında, doğusunda Fırat Nehri'nin kolu (Kuruçay) ve Elazığ il sınırı, batısında Hekimhan, kuzeyinde Arguvan-Hekimhan, güneyinde Malatya il merkezi ile Akçadağ bulunmaktadır.
İlçeye isim olan han da, bu dönemden kalan en önemli tarihi yapılardan biri sayılır. Merkez ilçeye bağlı bir köy iken, 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla ilçe haline getirilen Yazıhan'da belediye teşkilatı 20 Ağustos 1990 tarihinde kurulmuştur.
Bağlı Köyler : Yazıhan ilçesine bağlı köylerin nüfusu 15 010’dur. İlçenin bucağı olmayıp Merkez olmak üzere bir belediyesi, 27 köyü ve 64 mezrası vardır. Akyazı, Alican, Ambarcı, Balaban, Bereketli, Boyaca, Boztepe, Böğürtlen, Buzluk, Çivril, Dedekargın, Durucasu, Eğribük, Epreme, Fetlıiye, Gövük, Hamidiye, İriağaç, Karaca, Kö­müşhan, Mısırdere, Piriçli, Sandıklı, Sinanlı, Sürür, Tahtalı ve Tecirli ilçenin köylerini oluşturmaktadır.

Battalgazi Hakkında


BATTALGAZİ
Yüzölçümü.................: 213 km2
Toplam Nüfusu.............: 28 085 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Şehir Merkezi Nüfusu .....: 15 154 (2000 Genel Nüfus Sayımı'na göre)
Nüfus Yoğunluğu ..........: 167
TARİHİ DURUMU :
Malatya’nın ikinci yerleşim yeri olan ve 1988 yılına kadar Eskimalatya ismi ile anılan İlçemizin tarihi çok eskidir. Malatya şehrinin ilk kuruluş yeri bugünkü Bahçebaşı Kasabası içinde yer alan Aslantepe Höyüğüdür. Bu alan özellikle M.Ö.XX ve XIX. yüzyıllarda işlek kervan yollarının kesiştiği bir bölümdür. O zaman ki Asur ve Urartu kaynaklarında bu yöre MALDİA, MELİT, MELİDE ve MELİTEA olarak değişik biçimlerde isimlendirilmiştir. M.S. I. y. y.da Aslantepe Höyüğündeki bu yerleşim birimi bugünkü Eskimalatya üzerine kaymıştır. Dolayısıyla bu tarihten itibaren 1836 yılına kadar geçen ve Malatya tarihi olarak anlatılan bölüm aslında Battalgazi İlçesinin tarihidir.
Romalılar ve Bizanslılar döneminde büyük bir şehir haline gelen Eskimalatya etrafı surlarla çevrilmiş, doğuda askeri bir üs olarak önem kazanmıştır. Bizans egemenliğinde olduğu halde yıllarca Sasanilerin akınına uğramış, VII. y.y.dan X.y.y.a kadar Araplarla Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. Araplar tarafından MALATİYA adıyla anılan kent 1101 yılında Danişmentlilerin, 1105 yılında Anadolu Selçuklularının, 1399 yılında ise Osmanlıların eline geçmiştir. 1401 yılında Timur’un ordusu tarafından yağmalanmıştır. Daha sonra Osmanlılarla Memluklular arasında çekişmeye konu olmuş ve Dulkadiroğullarının yönetimine girmiştir. 1515’de I. Selim’in Osmanlı topraklarına kattığı kent daha sonra Dulkadiriye Eyaletine bağlı Malatya Sancağının Merkezi yapılmıştır.
XIX.y.y.ın başında sürekli ayaklanma ve eşkiya saldırıları yüzünden şehir harap duruma düşmüş ve halk kent çevresindeki bağlarda yaşayınca kentin gelişmesi durmuştur. Doğu Anadolu’daki Osmanlı orduları komutanı Hafız Mehmet Paşa karargahını Harput’tan Malatya’ya taşıyınca halk kenti terketmiş ve boş kalan evlere askerler yerleştirilince bağların yoğun olduğu Aspusu yöresine giden halk geri dönmemiş ve bu mahalde yeni Malatya gelişmeye başladı. Ordu Nizip savaşı için Eskimalatya’dan ayrılınca kent boş kaldı. Halk harabeye dönmüş evlere dönmedi. 1839 Mayıs’ından sonra Eskimalatya eski bir yerleşim birimi olarak varlığını sürdürdü.
Cumhuriyet Döneminde Malatya’nın il olmasından sonra Eskimalatya’da 1928 yılında belediye, 1932 yılında nahiye oldu. 1987 yılında Eskimalatya Belediyesi Encümeninin ittifakla aldığı kararla “ESKİMALATYA” ismi ünlü Türk İslam Komutanı ve Kahramanı Battalgazi’nin burada yaşamasından dolayı değiştirilerek “BATTALGAZİ” adını aldı. Eskimalatya Kasabası 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla (04.07.1987 tarih ve 19507 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.) ilçe oldu. 01.05.1988 tarihinden itibaren İlçede kuruluşlar faaliyetlerini sürdürmeye başladılar.

ESKİMALATYA KALESİ:
Bugünkü Battalgazi-Malatya karayolunun Doğu kenarı ile Derme Çayı arasında kalan ovanın geniş düzlüğünde yer alır. M.S.79-81 yıllarında Roma İmparatoru Titus zamanında bir garnizon olarak yaptırılmıştır.
Roma İmparatoru Trajan (M.S.98-117) tarafından büyütülmüş ve daha sonra inşaat geliştirilerek MELİTENE’nin şehir suru şekline dönüştürülmüştür.
Abbasiler, Selçuklular, Anadolu Beylikleri, Memluklular ve Osmanlılar zamanında çeşitli onarımlar ve eklemeler yapılmıştır. Bugün harap vaziyette olmakla birlikte tek tük kalıntılarına rastlanmaktadır.

ESKİMALATYA:
1838 yılına kadar şehir Merkezi olup, yarım metreden çıkabilecek uygarlık izlerini yansıtan seramik parçaları ile ilgi çekmekte, çevrede bulunan han, camiler, türbeler, Namazgah ve hamam kalıntıları ile yıkılmış anıtlar mevcut olup, bunların çoğunun İslam Uygarlığı yapıtları olduğu yapılan araştırmalardan anlaşılmıştır.

U L U C A M İ:
Türkler, Selçuklu İmparatorluğu döneminde İran’daki dikdörtgen bir avlunun dört yanına birer eyvan olan Medrese şemasını camilere uygulamışlardır. Bu nedenle böyle camilere Eyvanlı veya Medrese planlı camiiler denmiştir. İran’da bu plan camilerin ana planı olmuş, malzeme olarak tuğla tercih edilmiştir. Anadolu’nun fethinden sonra Anadolu Selçukluları teni yurtlarında daha bol olan taşı kullanmışlar, yeni planlar uygulamışlardır.
Ulu Camii Selçuklu geleneğini ilimizde temsil eden tek eser olarak önem taşımaktadır. 1224 yılında Anadolu Selçuklu hükümdarı 1.Alaeddin Keykubat tarafından Mimar Yakup Bin Ebubekir El Benna El Malati’ye yaptırılmıştır. Bu camiinin kitabesini hala Malatya Saray Mahallesi Camiinde olduğu bilinmektedir. Ulu Camiinin 1247 yılında tadilatı ve tamiratı yapılmıştır. 1515 yılında Memluklular, 1649 yılında Osmanlılar, 1903 ve 1966 yıllarında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarımı yapılmıştır. Avlulu, Eyvanlı, Mihrapönü, Tuğla Kubbeli, Çini İşlemeli, Taş Duvarları ince işçiliği bakımından zengin, Kubbesi 16 köşeli, tavanı Nesih yazılı bir Ayet, koyu kahverengi parlak çini Mozaiklerle süslüdür. Yazı Ustası Ahmet Bin Yakup’tur. Minberi hala Ankara Etnografya Müzesindedir. Büyük ölçüde restorasyona ihtiyaç vardır.
MELİK SUNULLAH CAMİİ / Vaiz Baba / Vaiz Ocağı:
Bazı kaynaklarda Karacaköy Camii ismi İle anılmakta olan bu esere halk arasında, Vaiz Baba veya Vaiz Ocağı ismi de verilmektedir. (A.Gabriel'in Adile Camii ismi ile andığı bu eseri "Koca Vaiz Türbesi" şeklinde adlandıranlar da vardır.) Korkusu olanları buraya götürürler. Önemli bir ziyaretgahtır. Son zamanlarda yeniden inşa ile küçük bir mescit haline getirilmiştir. Minare kaidesi üzerindeki Memluk kitabesi 796 h.(1394 m.) tarihlidir. Bu kitabe, minarenin Memluk Sultanı Melikül-Zahir Berkuk zamanında Abdullah Hüsnü oğlu Çerkeş tarafından yaptırıldığı bildirilmektedir
AKMİNARE CAMİİ:
Surun dışında Derme Deresi kenarında tek minaresi ve tek kubbesi vardır.1573 yılında Zaim Yusuf oğlu Hikmet Bey tarafından yaptırılmış bir Osmanlı eseridir. Meydanbaşı Mahallesindedir. Gelecek kuşaklara kalabilmesi için restore edilmesinde yarar vardır.
KARAHAN CAMİİ : 1589 yılında Abdullah oğlu Hüsrev Bey tarafından yaptırılmış olup, İlçemiz Karahan Mahallesinde bulunmaktadır.
TOPTAŞ CAMİİ : Surlar dışındadır. Toptaş mahallesinde olup kimin veya kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. 1581 yılında Miralay Hüsrev Bey tarafından 1827 yılında Musullu İsmail ve Mustafa Efendiler tarafından onarılmıştır. Klasik bir Osmanlı Camisidir.
ALACAKAPI CAMİİ : Alacakapı Mahallesindedir. 1585 yılında mescit olarak yaptırılan bir Osmanlı eseridir.
SÜTLÜ MİNARE CAMİİ : Meydanbaşı mahallesinde surların dışında tek kubbeli ve minareli camiidir. Yapılış tarihi bilinmemektedir. 16.y.y Osmanlı dönemi eseridir.
HALFETİH MİNARESİ : Selçuklular zamanından kalmıştır. Tamamen tuğladan yapılmıştır. Ulu camiinin benzeridir. 13.y.y’da yapıldığı sanılmaktadır. Sekizgen tuğla kaide üzerine silindirik olarak yükselir. Firuze renkli çiniler ve Şerefe altındaki Kufi Kitabe dikkati çekmektedir. Restore edilmesinde yarar vardır.
EMİR ÖMER CAMİİ VE TÜRBESİ : 1556 yılında yapılmış bir Osmanlı eseridir.
ALİ BABA NAMAZGAHI : 1243 tarihinde Sacettin İshakoğlu Kemalettin Kamyol tarafından yaptırılan bir Selçuklu eseridir. Şehir surları dışında Meydanbaşı mahallesindedir.
SAHABİYYE KÜBRA MEDRESESİ : 13.y.y’da Alaeddin Keykubat dönemi Selçuklu eseri karakterinde olmakla birlikte 14.y.y’da Emir Cemalettin Hızır tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Ulu Camiinin güneyindedir.
AHMET DURAN TÜRBESİ : 18.y.y’da yapıldığı sanılan bir Osmanlı eseridir. Seyit Battalgazi’nin arkadaşı Ahmet Duran’a ait olduğu bilinir.
ALİ BABA TÜRBESİ : İlçemizde aynı adı taşıyan mezarlığın içinde bulunmaktadır.
KARABABA TÜRBESİ : Battalgazi Türbesi girişinde aynı adı taşıyan mezarlığın içindeki türbedir. Karababa’nın asıl adının Şeyh Hasan olduğu son zamanlarda ele geçen bir şiirden anlaşılmıştır.
EDİR İLE BEDİR TÜRBESİ : Battalgazi İlçesinde Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nun kuzey batısında bulunmaktadır. Dairesel bir duvarın önünde bulunan tek mezardır.
BEŞ KARDEŞLER : Battalgazi İlçesinde Ulu Camii karşısındadır. Harap bir vaziyette bulunmaktadır. Seyit Battalgazi’nin çocuklarının bu yerde yattığı söylentisi yaygındır.
ÜÇ KARDEŞLER : Battalgazi İlçesi Ulu Camii ile Hötüm Dede Türbesinin arasında bulunmaktadır.
SEYİT GAZİ : Seyit Battalgazi’nin namaz kıldığı yer olarak bilinmektedir. Kırklar Tepesi altında Orduzu yolu üzerinde olup İlçe Merkezine uzaklığı 2 Km’dir.
HASAN-İ BASRİ TÜRBESİ : M.S.7.y.y’da Basra’dan geldiği, Malatya çevresinde yaşadığı rivayet olunur. Ermiş bir kişi olarak bilinmektedir. Türbesi Korucuk üzerindeyken Karakaya Baraj Gölünün oluşmasıyla Battalgazi İlçesi Kırkkardeşler mevkiindeki yere taşınmıştır. Türbeye çok sayıda ziyaretçi, gelmektedir.
SIDDI ZEYNEP KÜMBETİ : 12.y.y Selçuklu eseri olduğu sanılmaktadır. Battalgazi’nin hanımı olan Zeynep adlı bir kadına ait olduğu söylenir.
KANLI KÜMBET : 13. ve 14.y.y ‘a ait mimarisinden Selçuklu eseri olduğu anlaşılmaktadır.
SİLAHTAR MUSTAFA PAŞA KERVANSARAYI : 637 yılında IV.Murat’ın Vezirlerinden Silahtar Bosnalı Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 68x76 metrelik bir alanda yer alır. Avluya giriş doğusundadır. Kervansaray kesme taştan yapılmış üzeri Tonoz sistemi ile örtülmüştür. Yazlık (açık) ,kışlık (kapalı) mekanları vardır. Her ikisi de dikdörtgen planlıdır. Doğudaki giriş üzerinde yer alan ve bir yandaki basamaklarla çıkılan mescidin konumu özgündür. Revaklı cephenin ortası havuzludur. Ana kapının iki yanında iki hancı odası bulunur. Doğuya bakan Revaklı cephede altısı bir yanda , altısıda diğer yanda olmak üzere 12 ocaklı dükkan veya oda vardır.
TURİZM : Battalgazi turizm bakımından zengin bir ilçedir. Özellikle tarihi eserlerin her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turist tarafından gezilir.
COĞRAFİ DURUMU : Battalgazi İlçesi; Malatya İlinin Kuzey Doğusunda, Kuzey Yarımkürede 38-39 Derecelik Doğu Meridyenleri ile 38-39 Derecelik Kuzey Paralelleri arasında yer almaktadır. Doğusu: Elazığ İli (Bugünkü Karakaya Baraj Gölü) Batısı : Akçadağ Ovası (Dilek Kasabası)Kuzeyi : Arguvan İlçesi, Tohma Çayı (Bugünkü Karakaya Baraj Gölü) Güneyi : Malatya İli Hanımın Çiftliği Kasabası, Bahçebaşı Kasabası
DAĞLAR-OVALAR-AKARSULAR :Yer şekilleri bakımından Güneydoğu Torosların devamı olan Beydağlarının çevrelediği Malatya Ovasının kuzeyinde yer almakta ve önemli bir dağı olmayıp tamamen düzlüktür. Önemli akarsuyu yoktur.
İKLİMİ : Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Yağışları Akdeniz üzerinden gelen alçak basınç sağlar. Doğu Anadolu üzerinde bulunan basınç etkisiyle alçak basıncın hareketini ağırlaştırarak devamlı yağış alır. Bununla beraber hangi mevsim olursa olsun her türlü iklim hareketine elverişlidir. Yıllık sıcaklık ortalaması 13.5 derece civarında olup en sıcak günler Haziran-Temmuz aylarında 27-30 derece olduğu görülür. En çok yağış İlkbahar ve Sonbahar aylarında yağar. Yıllık ortalama yağış miktarı 400-500 mm’yi bulmaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 900 metredir.
NÜFUS : Battalgazi İlçesinin 2000 yılı Nüfus Sayımına göre İlçe Merkezinin köylerle birlikte toplam nüfusu 28.085’ dır. Nüfusun 15.154’ ü İlçe Merkezinde 12.931'i ise köylerde yaşamaktadır. Nüfusun %85’i tarım, %10’u ticaret, %5’i çeşitli işlerle uğraşmaktadır.
SOSYAL DURUM : Eskimalatya Türkler tarafından alındıktan sonra bölgeye Türk boyları yerleştirilmeye başlanmıştır. Bundan sonra hızla gelişen şehirde nüfusun büyük bir bölümü Türk ve Müslüman halktan meydana gelmiştir. 17 ve 18.y.y’larda oldukça hareketli bir şehir görünümü alan Eskimalatya 19.y.y’ın yarısına kadar bu hareketliliğini sürdürmüştür. 1838 yılında şehrin bugünkü Malatya’ya nakledilmesiyle sosyal yönden büyük bir gerileme başlamıştır. Bu durum yakın zamana kadar devam etmiştir.
İlçe kurulduktan sonra sosyal yaşantı hızla gelişmeye ve değişmeye başlamıştır. İlçemize son yıllarda diğer şehirlerden, özellikle Adıyaman ve Şanlıurfa’dan büyük ölçüde göç olmakta ve çevre illerden gelen vatandaşlar “yarıcılık usulü” ile yerleşmektedirler.
İlçe tarımsal sahaların çok olduğu geniş bir ova üzerine kurulmuştur. İlk yerleşim yeri surlar içerisinde olup, çoğunluğunu eski yapılar oluşturmaktadır. Dağınık bir yerleşmeye sahip olan İlçemiz evleri tipik köy evi niteliğindedir. Evlerin çoğunluğunun bahçe içerisinde yapılmış olması dışarıdan gelen yabancıların kiralık konut bulmasında zorluk çekmesine yol açmaktadır.
İlçemiz evlerinin yapı ortalamalarını şöyle sıralayabiliriz. Kerpiç yapılar %60’ ını, karkas yapılar %25’ini, yığma binalar %15’ini kapsamaktadır. İlçemizin tümünde elektrik sorunu tamamiyle çözümlenmiştir. İlçemiz İmar Planı 30.05.1980 tarihinden itibaren uygulanmaya konmuş olup imarlı yapılaşmaya geçilmiştir. İlçemizde içme suyu sorunu tamamen çözümlenmiştir. İlçemiz kanalizasyonu 1970 yılında yapılmış olup, günün şartlarına göre yeterli değildir. İlçemiz kanalizasyonuna ait plan, proje ve etüdleri İller Bankası Genel Müdürlüğünce Belediyemiz adına yaptırılmıştır. Bu güne kadar belediye imkanlarıyla 270 km. kanalizasyon şebekesi yapılarak hizmete sunulmuştur.
EĞİTİM VE KÜLTÜR DURUMU : İlçemizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı 1 adet ziraat meslek lisesi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 2 adet lise, 1 adet imam-hatip lisesi, 1 adet yatılı ilköğretim bölge okulu, 12 adet birleştirilmiş sınıflı ilköğretim okulu ve 10 adet de ilköğretim okulu vardır. Bu okullardan 1 lise, 1 imam-hatip lisesi, 1 ziraat meslek lisesi, 1 yatılı ilköğretim bölge okulu, 10 ilköğretim okulu ilçe merkezinde, 1 lise, 5 ilköğretim okulu, Hatunsuyu Kasabası’nda, 1 ilköğretim okulu Hasırcılar Kasabasında, 12 ilköğretim okulu da köylerimizde bulunmaktadır.
İSTATİSTİKSİ BİLGİLERİ : İlçemizde okuma çağında 5378 öğrenci bulunmaktadır. Bunun İlköğretim okullarının (1-8) toplam 5251 öğrenci okula devam etmektedir. Okula devam etmeyen 78 öğrenci bulunmaktadır. Okula devamlarıyla ilgili olarak:
a- Okul Müdürlerince öğrenci velileriyle görüşülüp, rehberlik yapılarak devamları sağlanılmaya çalışılmış. İlgili çalışmalar yıl boyunca devam etmektedir.
b- Okul yönetimi ve Muhtarlıklarca yapılan resmi tebligatlar sonucunda ise 2 öğrencinin devamı sağlanmıştır.
c- 222 sayılı Kanuna göre “Okula velisi bulunduğu öğrencilerin devamını sağlamayanlara” uygulanan cezai müeyyide uygulanması hususunda 78 kişiye tebligat yapılmıştır.
d- Okuma çağında olup ilçemizden ayrılarak başka yerde ikamet eden öğrenci sayısı 14’ tür.
İlçemizde okuma-yazma oranı % 95’tir.
İLÇE GENELİ ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ SAYISI
OKUL
ÖĞRETMEN SAYISI
ÖĞRENCİ SAYISI
TÜRÜ
BAYAN
ERKEK
TOPLAM
KIZ
ERKEK
TOPLAM
İLKÖĞR. OKULLARI
98
153
251
2545
2706
5251
LİSE
12
37
49
595
230
825
Z.M. LİSESİ
2
17
19
-
165
165
TOPLAM
112
207
319
3140
3101
6241
İlçemizde sinema veya tiyatro salonu yoktur. Spor faaliyetleri açısından tatmin edici bir düzeyde olduğumuz söylenemez. Okullarımızın kendi aralarında yaptıkları faaliyetlerin dışında saha ve malzeme yokluğu nedeniyle kayda değer bir çalışmadan söz edilemez. Tüm bu olumsuzluklara rağmen İlçemizi Malatya 1.Amatör Kümede temsil eden bir futbol takımımız vardır.
EKONOMİK DURUM : İlçemiz halkının % 85’i geçimini tarımla uğraşarak kazanmaktadır. 4613 adet çiftçi ailesi mevcuttur. Malatya İlinin en verimli arazileri Battalgazi ilçesi sınırları içinde bulunmaktadır. Malatya İlinin bir bölümünün sebze ihtiyacı Battalgazi ilçesinden karşılanmaktadır. Son yıllarda sebzecilik konusunda başta domates olmak üzere biber, patlıcan, salatalık, kavun, karpuz, ıspanak, marul, maydanoz vb. yetiştiriciliği fazlası ile yapılmaktadır.
Tarla ürünlerinde başta buğday olmak üzere en fazla arpa ve pancar yetiştirilmektedir.
İlçemiz merkez ve köylerinde 385.469 kayısı ağacından 18.000 ton yaş kayısı üretilmekte olup, 15.000 ton kurutmalık olarak ayrılmakta ve bundan yaklaşık 4.000 ton kuru kaysı elde edilmektedir. Ağaç başına verim miktarı ortalama 50-60 kg.dır.
Ayrıca Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfımızın kredileriyle İlçemizde ilk defa 1999 yılında seracılık başlatılmış ve bugün itibarıyla toplam 32 adet seraya ulaşılmıştır. Burada amacımız vatandaşlarımızı kaysı dışında alternatif bir üretime yönlendirmek ve ayrıca kış aylarında sebze yetiştirmeye yönlendirerek daha fazla kazanmalarını sağlamaktır.
İlçemizde besi hayvancılığı yanında süt hayvancılığı da geliştirilmeye çalışılmaktadır. 21 aileye 168 Koyun ile 10 adet Koç ve 58 adet Damızlık Süt ineği dağıtılmış bulunmaktadır.
Küçük sanayiin kollarından olan her türlü esnaf kendi bünyelerinde kendilerine ait iş yerlerinde mesleklerini icra etmektedirler. İlçemizdeki un fabrikasının günlük üretimi 21 tondur.
İki adet kayısı kurutma fabrikasından her biri yılda 2.000. ton kayısı işlemekte ve tamamı ihraç edilmektedir.
İlçemizin tarımsal yapısı bağ,bahçe ve sebzeciliğe dayanmaktadır. Sulanabilir arazi fazla olduğundan İlçemizde tarım ürünlerinin hemen hemen tamamı yetiştirilmektedir. Sebzecilik üretimi İlçemizde yaygın olduğundan patlıcan,marul,ıspanak, domates,biber,kabak,salatalık vb.tarla bitkilerinin tamamı makineli tarım şeklinde yapılmaktadır. Arazilerin % 95’i sulanabilmektedir. Sulu alanların bir kısmı Şahnahan Regülatöründen, bir kısmı Derme Suyundan, bir kısmı sulama maksatlı açılan kuyulardan ve bir kısmı da Medik Barajı suyu ile Pınarbaşından sulanmaktadır. Dekara 6 ton olarak Şeker Pancarı üretimi gerçekleşmektedir.
Malatya İli genelinde olduğu gibi İlçemizde de en önemli geçim kaynağı kayısı yetiştiriciliğidir. Bu sebeple İlçemizdeki yeşil alanların büyük bir kısmını bahçeler oluşturmaktadır. Kayısı ağacı sayısı son yıllarda büyük bir hızla artarak 385.469’i geçmiştir. Yeni tesis edilen kayısı bahçelerinde 80.000 adet kayısı fidanı bulunmaktadır. Henüz sulama imkanı bulunmayan arazilerin sulanması ile büyük kayısı bahçeleri oluşacağı bir gerçektir.
Tarla ürünleri olarak başta buğday ve arpa gelmektedir. Buğday ekiliş alanı olarak 1.897 Hektar, arpa ise 467 Hektar olarak tespit edilmiştir.
İlçemizde 1935 yılında 1450 Dekar arazi üzerine pamuk deneme ve üretme çiftliği olarak kurulmuş, 1963 yılından itibaren de Ziraat Okulu adı altında öğretimle birlikte faaliyetlerini sürdüren Pamuk Deneme ve Üretim çiftliği,1979 yılında kaldırılarak Ziraat Okulunun ismi Ziraat Meslek Lisesi olarak değiştirilmiş,zirai ve hayvan varlığı ile demirbaşları okula devredilmiş, döner sermaye işletmesine dönüştürülmüştür.
Ziraat mühendisleri ve teknisyenleri tarafından okul ve öğrencilerinin pratik eğitimleri hizmet içi kurslarla yürütülmektedir. Bu kurslarda; tarla, bağ, bahçe ziraatı ve büyükbaş hayvancılığı ile tavukçuluk bölümlerinden oluşturulmuştur.
Tarımın diğer bir kolu hayvancılığa gelince; ağırlıklı olarak sığır besiciliği yapılmaktadır. Besiciliğin yanında son yıllarda İlçe Tarım Müdürlüğümüzce yürütülen ırk ıslahı çalışmaları için inek ithal edilmesiyle süt inekçiliği oldukça iyi potansiyel oluşturmuştur. Ayrıca Sosyal Yardımlaşma Vakfımızca da süt sığırcılığını geliştirmeye yönelik projelerle hem fakir insanlarımıza gelir imkanı sağlanmakta ve hem de inek ırkı geliştirilmektedir. Otlak ve meralarımızın azalmasından dolayı küçükbaş hayvan varlığımız fazla değildir.
Karakaya Baraj Gölü’nün oluşmasıyla, baraj gölünde yapılan su ürünleri avcılığı baraj kıyılarımızdaki köylerimize gelir kaynağı oluşturmuştur. Bu amaçla iki adet su ürünleri kooperatifi 250 üyesi ile birlikte faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir.
SANAYİİ DURUMU : İlçemizde küçük sanayiinin kollarıyla uğraşan her türlü esnaf vardır. Bunlar kendi bünyelerinde kendilerine ait işyerlerinde faaliyetlerini sürdürmektedirler.
İlçemiz bünyesinde iki adet kayısı kurutma ve bir adette paketleme fabrikası vardır. Fabrikaların her birinde ortalama yılda 2000 ton kayısı işlenmekte ve tamamen ihraç edilmektedir. Fabrikaların her birinde 100 İşçi çalışmaktadır. Kayısı ürünlerini değerlendirilmesinde önem arzetmektedir.
İlçemizde 1987 yılında kurularak faaliyete geçen özel sektöre ait bir adet un fabrikası vardır. Un ve kepek imalatı yapmaktadır. Günlük üretim miktarı 21 tondur. Vardiyeli olarak 24 saat açık olup, ortalama 13 işçi çalışmaktadır.
İlçemizde ayrıca ÖZNESİL Tavuk Çiftliği adı altında 1992 yılında faaliyete geçen, yılda 2.000 000 adet yumurta, 1.600.000 adet civciv kapasiteli tavuk çiftliği vardır. Günde ortalama 7 kişi çalışmaktadır.
Mormaş Mobilya Fabrikası Orman Ürünleri, Ağaç ve Mobilya işletmeciliği. Tam kapasite ile çalıştığı zaman yılda 2.500 adet yatak odası, 1.000 adet yemek odası, 1.500 adet oturma odası, 1.000 adet gardırop, 1.000 adet kitaplık, 1.000 adet sandalye 660.00 m2 pencere üretimi yapılabilir.
KOOPERATİFLER : İlçemizde 1341 sayılı Tarım Kredi Kooperatifi vardır. Kendi binasında İlçe merkezine, Hatunsuyu ve Hasırcılar Kasabaları ile 12 köyümüze hizmet vermektedir.Karakaya baraj gölünün oluşması ile Boran ve Toygar köyleri ile Hasırcılar Kasabasında, Ağılyazı, Kadıçayırı. Kuluşağı Köylerinde 2 adet su ürünleri (balıkçılık) kooperatifi vardır.
ULAŞTIRMA VE ALTYAPI DURUMU : Battalgazi İlçesinin il merkezine 8 km. uzaklıkta asfalt karayolu bağlantısı vardır. Ayrıca Hatunsuyu Kasabamızın Malatya ile direkt bağlantılı yolu vardır. Bütün köylerimizin yolu mevcut olup, ihtiyaca yeterlidir. Ağılyazı, Adagören, Meydancık ve Şişman köylerinin yolları kısmen asfalt ve kısmen stabilizedir. Diğer köy yollarımızı tamamı asfalttır. 1992 yılında Karakaya Baraj Gölü kenarında sahil yolu yapımı çalışmalarına başlanmış, 1993 yılında yapıma devam edilmiş fakat bitirilememiştir.
İlçemizin doğu-batı-güneydoğu istikametlerine giden demiryolu vardır. Türkiye’nin en uzun demiryolu köprüsü Karakaya Baraj Gölü üzerinde İlçemiz sınırları içerisindedir. 2030 metre uzunluktadır. İlçemiz merkezinde ve Kuluşağı Köyü’nde olmak üzere 2 demiryolu istasyonu vardır.
Ayrıca İlçemiz Kadıçayırı Köyü Atabey feribot iskelesi ile Elazığ İli Baskil İlçesi arasında 1 adet feribot ile baraj gölü üzerinde ulaşım sağlanmaktadır.
POSTA VE TELEKOMÜNİKASYON HİZMETLERİ:
1- İlçemizde mevcut bulunan 2753 kapasiteli otomatik santralı yeterli derecede mevcuttur.
2- Hasırcılar Kasabası santralı Levent tipi santral olup, 320 kapasiteli santral yeterlidir. Sistem kanallıdır. Fiber optik hattı çekilmiştir.
3- Hatunsuyu Kasabası santralı levent tipi santral olup 499 abonelik santral yeterlidir. Fiber optik kanalla çalışır. Yeni şebeke yapılmaktadır.
4- Kemerköprü köyünde dicle markalı otomatik sayısal santral kurulu olup 192 abonelik santral mevcuttur. Optik kanaldan çalışmaktadır.
5- Alişar köyünde dicle markalı otomatik santral kurulu olup 248 abonelik santral mevcuttur. Fiber optik kanalla çalışır.
6- Kadıçayırı köyüne levent santral kurulmuş olup, 392 abone bulunmaktadır.
7- Kuluşağı köyünde levent tipi 328 hat kapasiteli abone bunmaktadır.
SAĞLIK HİZMETLERİ : Battalgazi İlçe Merkezinde bir sağlık ocağında 5 doktor, 2 sağlık memuru, 2 çevre sağlığı teknisyeni, 6 hemşire, 8 ebe, 1 memur ve 2 hizmetli olmak üzere toplam 26 doktor personelle hizmet vermektedir.
Hasırcılar Kasabası Sağlık Ocağında 1 doktor 3 ebe , 1 hemşire, 1 sağlık memuru ve 1 hizmetli görev yapmaktadır.
Hatunsuyu Kasabası Sağlık Ocağında 2 doktor, 2 hemşire, 1 sağlık memuru, 4 ebe ve l hizmetli görev yapmaktadır.
Çolakoğlu 1 Ebe, Kuluşağı 1 Ebe, Alişar 1 Ebe, Kemerköprü ve Toygar köylerimizde birer sağlık evi mevcuttur.
MAHALLİ İDARELERİN DURUMU
BATTALGAZİ BELEDİYESİ : İlçemiz belediyesi, 1928 yılında kurularak bu güne kadar faaliyetlerini devam ettirmiştir. Belediyemiz 1000 m2’lik 3 katlı kendi binasında hizmet verme4tedir. 2004 yılı tahmini bütçesi, 4.000.000.000.000 Tl. olarak belirlenmiştir. 22 memur, 8 şoför, 1 zabıta, 5 daimi işçi, 71 geçici işçi personeli ile hizmet vermektedir. Belediyeye ait 6 yolcu otobüsü, 2 pikap, 2 kamyon, 3 traktör, 2 binek aracı, 1 greyder, 2 arazöz, 3 kepçe, 3 yarım otobüs, 2 vidanjör ve 1 Cenaze Arabası mevcut olup faal durumdadır. İlçemizin imar planı, İller Bankası Genel Müdürlüğünce hazırlanıp 30.05.1980 tarihinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanarak uygulamaya girmiştir.
HATUNSUYU BELEDİYESİ : Belediye Kurulmasına Dair İçişleri Bakanlığının 30.12.1988 gün ve 88-35367 sayılı kararı, 31.12.1988 gün ve 20036 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 26.03.1989 tarihinde yapılan mahalli idareler seçiminde belediye başkanı seçilmiş olup, 17 memur, 4 geçici işçi olmak üzere toplam 22 personel ile hizmet vermektedir. 2004 yılı tahmini bütçesi, 927.000.000.000 TL olarak belirlenmiştir.1 adet binek otosu, 4 adet yolcu otobüsü, 2 kamyon, 1 Vidanjör, 1 traktör, su tankeri ve römork, 1 adet kepçe ,l ambulans, l itfaiye ile hizmet vermektedir. İçme suyu mevcut olup, halkın su sorunu bulunmamaktadır. Kanalizasyon belediye imkanlarıyla % 60 oranında bitirilmiş, halen çalışmalar devam etmektedir.
HASIRCILAR BELEDİYESİ : Belediye Kurulmasına Dair İçişleri Bakanlığının 30.12.1993 tarih ve 93/42723 sayılı kararı,31.12.1993 tarih ve 21805 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 27.03.1994 yapılan mahalli idareler seçiminde belediye başkanı seçilmiş olup,5 memur, 16 geçici işçi olmak üzere toplam 22 personel ile hizmet vermektedir. 2004 yılı tahmini bütçesi 573.519.000.000 TL.dir.1 yolcu otobüsü ,1 binek aracı, l traktör,l yükleyici ,1 itfaiye ve 1 Kamyon ile hizmet vermektedir. Köy Hizmetlerince açılan derin kuyu sondaj ile Hüsüllüpınar ve Canbek mahallesi hariç diğer tüm merkez bu içme suyundan yararlanmaktadır. Merkezde kanalizasyon mevcuttur.
BATTALGAZİ SULAMA BİRLİĞİ :
24.06.1998 tarihinde kanalların bakım, onarım ve işletmesini Devlet Su İşlerinden devir almıştır. Birliğe Battalgazi, Hatunsuyu, Hasırcılar ve Dilek belediyeleri ile İlçemize bağlı Boran, Toygar, Kadıçayır, Kemerköprü, Alişar ile merkeze bağlı Sütlüce, Küllümağara, Topraktepe köyleri üyedir.Bakım ve işletmesini yaptığı toplam ana ve yedek kanalların uzunluğu l22.953 metredir. 2004 Yılı tahmini bütçesi 584.000.000.000.TL. dir. araç olarak l Nisan pikap , l Hidromak ve 1 Ekskavatör mevcuttur. Personel olarak l Başkan, l inşaat teknikeri, l ziraat teknisyeni, l sayman, 3 Saka Başı, l6 sulama işçisi, l şoför, 2 operatör, 5 geçici işçi ile hizmet vermektedir. Devlet Su İşlerinden alındıktan bugüne kadar başarılı çalışmalar yürütülmüş olup, bölgede örnek birlik olarak gösterilmektedir.
KÖYLERİMİZ : İlçemiz 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla kurulmuş olup, ilk kuruluşunda mevcut olan köylerden Karakaya Baraj Gölü’nün oluşmasıyla Adagören, Ağılyazı, Atabey, İmamoğlu, Fırat, Kösehöyük ve Meydancık köyleri sular altında kalmıştır. Bu köylerden Atabey, İmamoğlu, Fırat ve Kösehöyük köylerinin köy tüzel kişilikleri İçişleri Bakanlığınca kaldırılmıştır. Ağılyazı ve Meydancık köylerinin kuruluş çalışmaları tamamlanmıştır. Köy tüzel kişilikleri devam etmektedir.
Köylerimizin tamamında elektrik ve telefon vardır. Yalnız Adagören köyümüzde okul ve camii yoktur. Ağılyazı köyünde ise Devlet Demiryollarına ait bir binada eğitim ve öğretime devam edilmektedir. Meydancık köyümüzde camii yoktur.
Bütün köylerimizin yolu mevcut olup, ihtiyaca yeterlidir. Ağılyazı, Adagören, Meydancık ve Şişman köylerinin yolları kısmen asfalt ve kısmen stabilizedir. Diğer köy yollarımızı tamamı asfalttır.
Bağlı Bucak ve Köyler : Battalgazi ilçesine bağlı bucak ve köylerin nüfusu 12.931'dir. Adagören, Ağılyazı, Boran, Çolakoğlu, Hasırcılar, Hatunsuyu, Kemerköprü, Kuluşağı, Şişman, Toygar, Yarımcahan, Meydancık, Kadıçayır, Alişan.
Gezilebilecek Yerler :
Karakaya Barajı, Kırkgöz Mevkii, Battalgazi’ye 8 km. uzaklıktadır. Karakaya Barajının eski Sıvas yolunun kestiği mevkiidir. İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından bir dinlenme tesisi yaptırılarak halkın hizmetine sunulmuştur. Yaz aylarında baraj gölünde yüzmek, gemi ve sal gezintileri yapmak mümkündür.
Kayserici Çeşmesi: Battalgazi’ye 1.5 km. uzaklıkta, demiryolu hattının yakınındadır. Çeşme temizliği ve soğuk suyu ile iyi bir mesire yeridir.
Battalgazi ilçesinin tarihi çok eskilere dayanır. Bundan dolayı ilçemiz açık bir müze görünümünde olup gezilecek ve görülecek yerleri hayli çoktur. Bunları kısaca belirtelim: Ulu Cami 1224 yılında Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Eskimalatya Kalesi şu an çok harap bir haldedir. Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı 1637 yılında yapılmıştır. Musalla Namazgâhı kervan yolları üzerinde yapılan bir ibadet yeridir. Selçuklu eseri olup kitabesinde 640 Hicrî tarihini taşımak­ tadır. Melik Sunullah Camii, halk arasında "Vaiz Ocağı" veya "Vaiz Babâ' adıyla da anılır. Hicrî 796 yılında yapılmıştır. Toptaş Camii ile Karahan Camii 1583'te yapılmıştır. Emir Ömer Mescit ve Türbesi 1563'te yapılmıştır. Alacakapı Camii 1592'de yapılmıştır. Sütlü Minare Camii, Sahabiye'i Kübra Medresesi harap haldedir. Sıddı Zeynep Kümbeti, Kanlı Kümbet, Çingene Hanı, Hötüm Dede Minaresi, Ahmed-i Turan Türbesi, Karababa Türbesi, Edir ile Bedir Türbesi, Beş Kardeşler, Üç Kardeşler, Karahan, Seyit Gazi, Abdülvahap Gazi, Hasanbasri (Korucuk), Kırkgöz Köprüsü.
Böylesi köklü bir tarihi geçmişe sahip, çeşitli medeniyetlerin beşiği olmuş bu ilçemizde tarihi ve turistik değerlerin yeterince bakımlı olmadığı bir gerçektir. Malatya Valiliği ile ilçe belediyesinin, atalarımızın yadigârı olan bu önemli yapılara mutlaka sahip çıkmaları gerekir. Özellikle son birkaç yıldır kendi kaderi ile baş başa bırakılan Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı, bir şekilde özel sektör ile işbirliği yapılarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.
Bunların dışında büyük bir doğal güzelliğe sahip olan ilçemizin hemen hemen her yerinde piknik yapmak mümkündür.